Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu

 

 

Sivas Şehitleri

 

 

1 Ocak 2007 Tarihinden İtibaren HİT

DEVRİMCİ DURUMDAN BİR DEVRİM DOĞAR MI?

 Süleyman Doğan (Seydan)

          Marksizm-Leninizm’in kurucuları, toplumsal baş yasasını, şöyle tarif ederler: Genel bir kural olarak bir devrim, devrimci bir durum bulunması halinde, yani alt sınıfların artık eski yaşam biçimini taşıyamaz durumuna geldikleri ve canları pahasına bile olsa, iğrenç  sistemi alaşağı etmeye hazır oldukları, egemen sınıfların ise artık eski yolda yönetemez hale  geldikleri zaman patlak veren ulusal bir devrimci bunalım olmaksızın  gerçekleşmez.

          Böyle de olsa, her devrimci durum bir devrimle sonuçlanmaz.1860`ların başlarında, Rusya´da1861 Çar reformu, devrimi engellediğinde, olan biten buydu. 1914`te Rusya´da bir başka devrimci durum doğmuştu, ama gelişmesi, Dünya Savaşının patlak vermesiyle kesintiye uğradı. Demek oluyor ki, bir devrimin oluşması için, devrimci bir durum yeterli değildir. Devrimci bir durumun esası olan nesnel toplumsal değişmelerin yanı sıra, öznel etkenlerin de bulunması gerekir. Şöyle ki, devrim siyasal bir parti biçimine bürünmüş bir dinamizm ile bir karizmatik öndere gerek duyar ve devrimci halkı kucaklayan bir sınıflar ittifakı biçimi içinde, gerçek bir güce gerek duyar. Ancak bu belli koşullar altında, devrimci bir durumdan bir devrim doğabilir ve doğru ve akıllı bir önderlik altında başarıya ulaşabilir. (D.T.M.ABCSI-Bo.Karpusin-Rakitov...)                    

          Örneğin: Lenin`in devrimin baş yasasının klasik formülasyonu şöyledir:  " Devrimin olabilmesi için, sömürülen ve ezilen yığınların,eskiden olduğu gibi yaşamanın olanaksız olduğu bilincine varmaları ve değişiklik istemeleri yetmez; devrimin olması için, sömürücülerin eskiden olduğu gibi yaşayamaz ve yönetemez duruma düşmeleri gerekir. Ancak " aşağı sınıfların" eski tarzda yaşamak istemedikleri ve  " yukarı sınıfların" da eski tarzla yaşayamadıkları durumundadır  ki, ancak bu durumdadır ki, devrim başarıya  ulaşabilir. Bu gerçek, başka sözlerle şöyle ifade edilebilir: (sömürüleni de, sömüreni de etkileyen) bir ulusal bunalım olmadan, devrim olanaksızdır. Böylece,  bir devrimin olabilmesi için, ilkin, işçilerin çoğunluğunun (hiç değilse, bilinçlenmiş olan ve aklı eren, siyasal bakımden etkin işçilerin çoğunluğunun) devrimin gereğini tam olarak anlamış olmaları ve devrim uğruna yaşamlarını feda etmeye hazır olmaları gerekir; bundan başka, yönetici sınıfların, en geri yığınları bile siyasal yaşama sürükleyen, hükümeti zayıf düşüren ve devrimcilerin olanaklı kılan bir hükümet bunalımından geçmiş olması gerekir. (her gerçek devrimin belirleyen şey, o zamana kadar bilinçsiz olan, ezilen emekçi yığınlar arasında siyasal savaşımına atılmaya hazır insan sayısının hızla on katına ve belki de yüz katına yükselmesidir). " (V.I.Lenin "SOL" Kominizim, Bir Çocukluk Hastalığı).

         Hal bu iken; içinde bulunduğumuz şartları ve somut koşulları da değerlendirerek, bulunduğumuz çağı da hesaba katarak, bunları bir güzel harmanlayarak, değerlendirerek, özele indirgediğimizde güçlü bir muhalefettin oluşması, sınıfların ve ezilen halkların dayanışması, bilinçlenmesi, hedefledikleri ikdidar yolunun nasıl gerçekleştireceklerini, içinde bulundukları devrimci durumdan bir devrimin olasılığını da göz önünde bulundurarak, siyasal konjöktürü değerlendirerek güçlü bir Parti ve bu Partiyi taşıyabilecek Karizmatik bir Liderin olması gerekliliğini gün gibi ortaya koyuyor.  Halen bir takım komisyonlar, inisiyatifler,vb. gibi şeyler her zaman olduğu gibi insana başka şeyler hatırlatıyor. Şayet biz bu işi beceremiyoruz anlayışına varılmışsa bu da açık yüreklilikle deklere edilmeli. Yoksa bunu zamana yayarak cılkının çıkmasını beklemek, insanlığa haksızlıktır.

Savaşın bu kadar zalim ve gaddarlaştığı, insanları zehirleyerek, NBC gazlarıyla öldürüldüğü bir coğrafyada topu auta atmak olmaz. O zaman bu taşın altına herkesin  elini   koyması lazım. Beceriksizliklerimiz, yetersizliklerimiz olabilir. Cağın gereği bu konularda yardim alınacak beyinler vardır. Bunun da  ayıp bir tarafı yok . Bu gün Amerika’yı Bush yönetiyor görünse de bütün beyinleri ithal ettiği bir Amerikayı bilmeyen yok. Ben gene de sanmıyorum, yeter ki bu ülkede insanlar pozitif düşünsün. Timsah gözyaşlarıyla olacak iş değil. Daha fazla güçlenmek, daha da fazla bilinçlenmek, daha da fazla örgütlenmek, örgütlenmek...ten geçiyor . Ben büyüğüm, ben küçüğüm, ben şuyum, ben buyum demek yanlıştan da öte, sistemin ayakta durmasına yardımcı olmaktır. Bu kadar büyük isek niye bunlar oluyor? Bence biz büyüklüğümüzü bu yolda gösterelim. Demokrasi uzlaşma kültürüdür. Sosyal demokrasi de bundan farklı bir şey değildir. Yirmi birinci yüzyılda halkların da konumunun çok farklılaştığını göz önünde tutarsak, dönemsel olarak sınıfsal değişikleri, bunların dönemsel olarak birinin öbüründen daha farklı düşündüğünü, ilerici roller üstlendiğini de göz ardı yapılmaması lazım. Genel olarak söylemek gerekirse halkı oluşturan toplumsal  katmanlar, cağdan cağa değişir . Bu nedenle, halkın ne olduğu konusunda doğru bir tespit yapmak için tarihin somut aşamalarını incelemek gerekir. Bu bağlamda ele alınırsa bir durumun ortaya çıkacağı açık. Bu gün biz ne kadar var olan düzeni teşhir ve yetmezliklerini ortaya koyuyoruz. Sistemin içindeki çelişkide ne kadar başarılıyız, doğru yorumlar  getirebiliyoruz, asıl görevimiz bu iken biz sistemi bütünleştirecek çabalar içine giriyoruz. Bilerek veya bilmeyerek.

          Almanya`da SPD bir kaç puan oy kaybına uğradı ve genel başkanları Schröder gideli kaç yıl oldu, her ay köylere varıncaya kadar defalarca toplantılar yapılıyor. Nasıl bir parti, nasıl bir başkan olmali? Bu arayış ve tartışma devam ediyor. Sanki Almanya´da adam`mi yok? Kaldı ki SPD köklü bir parti. Cağa uygun bir sosyal demokrat anlayışı ve yine döneme uygun bir Başkan arayışını tabanla tartışarak sürdürüyorlar. Gelin birleşelim, komisyon kurarak, işi komisyonlara havale ederek değil. Bunların hepsi ders çıkarılacak konular. Bu anlayışlar değişmese, burada bence halkın devreye girmesi lazım. Biz birleşiyoruz demesi lazım. En anlamlısı da bu . Bence bunu tabana yaymak lazım. Yoksa daha çok beklenir. Çünkü bu zeminde müthiş oyunlar oynanıyor. Çok geç olabilir. Başbakan Diyarbakır’da 17. mi, 27. mi Paketi acti? Gerçi Diyarbakır paketler mezarlığına döndü. Fakat bu paketin anbalajı Nahgsii motiflerle süslenmiş, özenerek  hazırlanmış servis yapılmış. Gerisini siz düşünün. Bir de İslami sermayedarlar, elbette ki koydukları sermayelerinin de bir yansıması olacak, bir yapılanması olacak. Artık dünya duydu, İslam ideolojisi önce sermayedarını yarattı, şimdi de ideolojisini uyguluyor bunların kanalıyla. Tabi ki küresel sermayeyi de arkasına alarak. Daha anlaşılamadıysa, şöyle diyeyim, halıyı birilerinin altından çekmeye hazırlanıyorlar.

Ne yapmak gerekir? Güçlü siyaset , güçlü siyasetçi yaratmak gerekir.     

Süleyman DOĞAN

                       Esk.HEP-DEP.....Yön.

                        30.05.008

 Ekleme Tarihi:    30.05.008/ Gomanweb

  Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu