BİZ MİYDİK?
Biz miydik, hep vadeli umutların vaatlerini biliyen, biz miydik, kangren ve mistik hazlara yenilen ve özlemeyi bile bilmeyen, teri küllerine damlamış sis miydik? Kimdik? Kimse sormadı kimlik, belki de unutulmuş bir kindik ve
bilinmeyene sindik…
Peki, kimdi urganları yorgan, cezaevlerini mabet kılan,kimdi hakları bulanık, yasaları başıboş bırakan, en fazla bir pire olabilirdi kaynayıp ta durulmuş sularda cirit atan, bir pire bos kafatasını kanla durulayan…
Zifiri bir yalnızlık olmalı tenha sevapların kaburgasını dağıtan, yoksa nasıl olurda bu koca yükü taşır, sarsmadan, fısıltılı bir duman.
Kürsülerle süsledi bak ayağını her çehresine maske yakıştıran,arabesk fırtınalar bağışladı her iktidara tutunan, yönetilen değil, yönetendi önem listesinin başında duran, öyle ya çareleri son damlasına kadar içmeliydi başımızda ki kükrek yılan…
Siyahi ve siyasi numaralarla şifrelenen yüzler, her gün aynı kapıya yöneldiler, içimize yelkovanını takip etmeyen bir akrep yerleştirdiler, çünkü en kolayıydı bu. Kalabalıklar meydanlara hücum ettiler, çoğu zaman ne istediklerini bile bilmediler, doğrunun peşinde diretmediler, çünkü direnmek dinmekti ve zamansız yitmekti…
İnsanız; insanlığı yaratanlarız, ona sevginin, merhametin, mutluluğun erdemini bağışlayanlarız…
İnsanız; benciliği,kavgayı,kini uyandıranlarız nasıl ayni anda hem bu kadar kardeş hem de bu kadar düşmanız?
Uzağız; hem kendimize hem de birbirimize; yasmaya dargın, yasam tutsaklarıyız. Geniş bir zindanda çürütüyoruz izlerimizi ve kalmak için bu çürümüşlükte, sinsi yaslar besliyoruz birliğimize. Sivri kurallarla korkutuluyoruz, özgürlükle tehdit ediliyoruz ve duyulmasın diye sesimiz, hergün biraz
daha yalancı yabancılara dönüşüyoruz…
Dünya, yalanların kuşatmasından kurtaramadı bir turlu kendini..
Secimler de yaklaşıyor, yollarda yürünmez oldu, asfaltlar darma duman, sözde şehri güzelleştiriyor o neye aday olduğu belli olmayan seri duman…
Bırakın şehri benim insanlarımın acısının üstünü örtmekten,insanlığa hiç değişmeyen bir replik hediye etmekten vazgeçin, bırakın artik bu halkalar kendi senaryosunu kendi yazsın.İnsanlığın ne bir senariste ne de bir yönetmene ihtiyacı var. İnsanlığın, siyasetsizliğe ihtiyacı var, bu organize
telaşlar insanimi kandırmaktan başka neye y(z)arar?
İnsanım Amed’te festivalde, insanım Ankara’da bahar şenliğinde ve insanım, Bitlis’te selde, Mardin’de göçte, insanım secimde, ama kimi seçse yine de kanlar içinde ülke… insanim; seç, kendini seç yönetilmekten vazgeç, kendi
kendini yönet, buralarda demokrasi sadece bir aşiret…
Kafamızda duran, saf ve köhne bir zihniyet,bir kavşakta ayrılıyor yollarımız ama her yolun sonunda yine bir uçurum oluyor, kurtaranımız e dedim ya İNSANIZ; DOĞUYOR, KÜÇÜLÜYOR VE ÖLÜYORUZ…