İKİ DAVET BİR CEVAP

Mustafa Elveren – Em. Öğrt.

Kısa bir süre önce Alevilerle ilgili yayınlanan canlı programa katılmak üzere, ROJ TV. ve Avrupa’da sürgünde bulunan bir öğretmen dostum beni Almanya’da misafir etmek için ayrı ayrı davet ettiler. Sağlık sorunlarım ve özel işlerimden dolayı bu davetlere katılamadım. Her iki davet için bu pencereden teşekkürlerimi bildirmek istiyorum.

Öğretmenlik mesleğine başlamadan önce, Ecevit'in kurduğu azınlık Hükümeti döneminde, (1979 yılında) Köln'de kurulan Uluslararası Gıda Fuarı'na Türkiye'yi temsilen 29 gün tanıtım reyonunda memur olarak görev yaptım. Bu süre içinde Frankfurt, Bonn ve Düzeldorf şehirlerini de gezdim. O tarihlerde Avrupa’da demokrasi ve insan hakları konusu epeyce gelişmişti. Türkiye’de hala tabu olan bir çok konuyu hiç korkmadan O’rada serbestçe herkesle tartışabiliyordum.

Yurtdışı görevine gitmemi sağlayan dönemin Ticaret Bakanlığı Başhukuk Müşaviri Rahmetli Ali Nihat Adal’ı ve Özel Kalem Müdürü Hemşehrim Sayın Doğan Taşdelen’ı (Daha sonra Ankara-Çankaya Belediye Başkanlığı görevinde de bulundu) saygı ile anıyorum. Dürüst olmak gerekirse, “Kürt-Kızılbaş-Komünist” kimliklerimi gizlemeseydim, Sayın İsmail Beşikçi Hoca’nın deyimiyle, “tuvalet bekçisi” bile olamazdım. Türkiye’de bir çok Devlet memurunun hala bu durumda olduklarını söyleyebilirim.

Tam 29 yıl olmuş. Ne yazık ki, ülkemiz 29 yıldır demokrasi ve insan hakları açısından henüz “bir arpa boyu yol” almamıştır. Öyle ki, sistem kendi siyasi yöneticilerini bile, hem vezir, hem rezil ve hem de idam edebiliyor. Türkiye’nin de bir gün bu belirsiz düzeninden kurtulup, demokratik bir yapıya kavuşmasını umut ediyorum

Aslında bu yazıyı Sayın Kutbettin Özer’in Gomanweb’te de yayınlanan  TEKÇİLİKTEN ULUSALCILIĞA DOĞRU” başlıklı makalesine bir cevap olarak yazmak istedim. Çünkü, Sayın Özer, çoğu yazılarında olduğu gibi, bu yazısında da bazı Kürt örgütlerini ve liderini ağır bir dille eleştiriyor. Ancak, kendisine yakın olan kürt liderlerinin yanlışlarını görmüyor ve hiç dokunmuyor. Bu mantığın Kürtlerin birlikteliği için yarar sağlamayacağını düşünüyorum. Halbuki aynı yazıdaki şu cümleleri her şeyi çok güzel özetlemektedir. "Kürdler önce BARIŞ’I kendi içinde özümlemeliler-sağlamalıdır… Kürdlerin, demokratik talepleri Kürdlerin Birliğinden geçer "  Bu tespiti çok doğrudur. Benim anladığım kadarıyla tüm kürdleri kast etmektedir. Bunun gerçekleşebilmesi için: zindan şartlarını dikkate almak, bazı suçlayıcı ifadelerden kaçınmak, Uluslar arası siyaset konjonktörünü izlemek, ABD ile AB'nin rolünü iyi hesaplamak gerekir.

Ben konunun uzmanı değilim. Sadece kendi fikirlerimi yazıyorum. Hiç bir zaman tehdit ve şiddet kültürünü benimsemedim, bundan sonra da benimsemem. Ancak, şu kadarını söyleyebilirim, bir kediyi çok sıkıştırırsanız, can acısıyla yüzünüzü tırmalar ve kan revan içinde bırakır. O nedenle, şiddeti şiddetle bastırmak, hiçbir zaman kalıcı çözüm olamaz.

Günümüzde en büyük silahın diplomasi ve kalem olduğuna inanıyorum. Bence kürdlerin en büyük eksikliklerinden biri de diplomasiyi iyi beceremedikleridir. Hala kendi sorunlarını İslam mantığı içinde çözeceklerini sanan bir çok kürt  örgütleri bu iktidara güç verdikleri bilinmektedir. Diğer taraftan, Kemalizm’in net bir tanımı olmadığı için, mantar gibi sahte Kemalist kişilikler ve örgütler türedi. İster beğenelim, ister beğenmeyelim, Kemalizm Türkiye’nin bir gerçeğidir. O nedenle, “Demokratik Cumhuriyet” tezini peşinen reddetmek, bence mantıklı bir tutum değildir. Bu durumun hangi nedenlerden kaynaklandığını, diplomatik  bir çerçevede mutlaka araştırılması gerekir.

Bir diğer eksiklik ise; bilerek veya bilmeyerek, birbirlerini  "Hain", "ihanetçi", "Ajan" vb. şekilde suçlamalarıdır. Artık, Dünya'da ve dolayısıyla Türkiye'de de teknolojinin çok geliştiği, günümüzde hiç bir şeyin gizli kalamayacağını öğrenmek durumundayız. Yazdığım bir mesaj bile internet üzerinde bir kaç yerde kayıtlı olarak kalıyor. Artık uluslararası istihbarat kuruluşları Uydu üzerinde görüntülü veriler alabiliyorlar. Birkaç yüz metre uzaklıktaki bir yerleşim biriminde  tüm konuşmalarımızı kaydedebilirler.  Onun için, günümüzde gizliliğin hiç bir önemi yoktur.

Tekrar söylemek gerekirse, artık günümüzde iletişim araçlarını, demokratik örgütlenmeleri ve diplomasiyi iyi kullanabilmektir. Demokrasi güçleri bu konularda az da olsa bir gelişme göstermektedirler. Bundan sonra daha da hızlanarak devam edeceğine inanıyorum.

17/02/2008

Mustafa Elveren – Em. Öğrt.

E-POSTA İLE GELEN YORUMLAR

Sevgili Hocam,

Yazınızı özenle okudum. Doğrudur, bazı eleştirilerde dikkat etmek gerekir. Ki, karşılıklı yıpratıcı tarzlara tuzak olmayalım. Çünkü, Kürd sorunu gittikçe hassaslaşıyor. Genelde doğru olmayanı eleştirmek her kesin tabii hakkıdır. Eleştiriler maksatlı-kasti-kinli veya kinayeli yazılmaz. Eleştiriler, yanlış ve hata yapanları uyarma çağrısında bir araçtır diye düşünüyorum. Onlara yardımcı olmak anlamındadır. Bir daha hata yapmamaları ve tekrarlamamaları için bir mesajdır. Elbette kim çok çalışırsa, o daha çok hata yapar. Hiç çalışmayan ve yerinde oturanlar hata yapmayanlardır. Yerinde oturanlara eleştirilerimiz de olabilir, niçin oturuyorsun, niçin yerinde kıpırdamıyorsun, niçin sesin çıkmıyor, bu tür soruları ve daha ağır eleştiriler esirgemeden yerinde yapılması kaçınılmazdır. Elbette söylediğiniz gibi tek tarafı değil, her hatayı görerek eleştirilmeli.İnanız ki, bazı yazılarımda diğer Kürd örgütlerini de çok eleştirdiğim zaman olmuştur, belki gözünüzde kaşmış olabilir.

Ben bir örgüte bağlıyım evet ama, yazılarımdaki düşüncelerim hiç bir zaman örgütü bağlamamıştır,örgüte bağlı olan yazılarımı yazdığım zaman,  muhatap olan örgütlerle seviyeli ve ittifaklı farklarla yazmaya özen gösteriyorum.

Bir yazar olarak yazılarım, kendi örgütüm dahil her kese eşit düzeylerde   uyarmalarım hep aynıdır. Hatalarımla, hata yapmamaya çalışıyorum.

Güzel eleştirinize teşekkürlerimi bildirir, başarılar dilerim.

Sevgiyle Selamlarım.

Kutbettin ÖZER

19.02.08

 

Ekleme Tarihi: 17/02/2008 / Gomanweb