SAHTE DİNCİLER İLE SAHTE KEMALİSTLER

Mustafa Elveren – Em. Öğrt,

Bir taraftan "Mavi gözlü sarı saçlı kurt” söylemi altında 10.Yıl Marşı’nı haykırıp Kemalist geçinen bazı muhalefet partileri ve siyah cüppeli hocalarla, öbür taraftan "Katili affetme yetkisi maktulün várislerine aittir",  "Türk milletinin kökünü kurutmak istiyorlar. Eğer nüfusumuzun azalmasını istemiyorsanız, bir ailenin 3 çocuğu olmalıdır.”  diyen ırkçı-dinci geçinen Ak Parti’nin Genel Başkanı ve Türkiye’nin Başbakan’ı ile karşı karşıyayız. Yani sağımızı darbeci ırkçılar, önümüzü keçi sakallı dinciler, arkamızı “vatansever” çeteler, solumuzu da sahte Kemalistler kaplamışlardır.

Ülkenin çok hassas ve önemli sorunlarını İslam Dini ulemaları ile çözmeye gayret eden bir hükümet, yine böyle önemli meseleleri baskıcı ve inkarcı resmi ideoloji ile çözmeye çalışan ana muhalefet partisini görmekteyiz. Aslında birbirlerinden farklı değildirler. Biri Muhammed’in, diğeri de Mustafa Kemal’in gölgesinde siyaset yapmaktadır.

 “cumhuriyetçi”, “çağdaş”, “Atatürkçü”  ve benzeri sözcüklerin arkasına sığınarak, kendilerini sivil toplum kuruluşu olarak lanse eden sahte solcuların siyasi tavrı nedeniyle, Ak Parti ve benzeri  dinci-ırkçı siyasal oluşumlar güçlenerek iktidarını pekiştiriyorlar. Böyle bir rejimde, “Aşağıya tükürsen sakal, yukarıya tükürsen bıyık”la karşılaşıyorsun. “Al birini vur ötekisine”

Böylece, demokrasi ve sosyalizm yolunda mücadele veren devrimcileri yok etmek istiyorlar. Bu çemberi kırıp içinden çıkmak zorundayız. Başka da çaresi yoktur. Peki, bu çemberi nasıl kıracağız? Üçüncü bir alternatif oluşturmak mümkün mü? Her fırsatta eleştiri adı altında birbirlerinden kopan devrimci sol örgütlerle ve aynı gerekçelerle paramparça edilmiş demokratik Alevi kuruluşlarıyla ve solcu Kürt örgütleriyle ortak paydalarda bir araya gelinirse, bu çember kırılabilir mi?

Her ne kadar, “sosyalist mücadele mi, yoksa demokrasi mücadelesi mi?” gibi yeni bir ayrışmanın gündemde olmasına rağmen, ben yine de çemberin kırılması için, bu güçlerin mutlaka ortak paydalarda bir araya gelmelerini umuyor ve diliyorum. Bu işlerin umutla, dilekle olmayacağını, sadece teorinin yetmediğini, bunun pratiğinin çok önemli olduğunun da bilincindeyim. Buradan hareketle;

-Eğer, Sahte Kemalistlerin ve sahte dincilerin mengenesinde sıkışmak istemiyorsak,

-Eğer, bizi boğmak isteyen çemberi kırıp içinden çıkmak istiyorsak,

-Eğer, siyah cüppe ile yeşil cüppenin dışında üçüncü bir rengi -renkleri- özgürce kullanmak istiyorsak,

-Eğer, Halkların kardeşliği temelinde diğer halklarla  birlikte yaşamak istiyorsak,

-Eğer, Sivas’ta, Maraş’ta, Gazi’de,  Kızıldere’de, Cizre’de katliam yapılmasını istemiyorsak,

-Eğer, Kandil’de-Dağlıca’da askerlerimizin ve gençlerimizin ölmesini istemiyorsak,

-Eğer, emperyalist devletlerin oyununu bozmak istiyorsak,

-Eğer, işsizliğe ve yoksulluğa mahkum olmak istemiyorsak,

-Eğer, Aydınların, bilim insanlarının ve siyasetçilerin ceza evine girmesini istemiyorsak,

-Eğer, Siyasi düşüncelerimizi özgürce ifade etmek, hak ve özgürlüklerimizi serbestçe kullanmak istiyorsak,

Özetlemeye çalıştığım ve Daha saymadığım onlarca nedenlerle hemen Demokrasi mücadelesinde yerimizi alarak, ortak paydalarda bir araya gelip, bizi boğmak isteyen  çemberi kırabiliriz. Ancak, bu konuda tartışarak, daha iyi ve gerçekçi öneriler de olabilir. Olmalıdır da.

10.03.2008 - Mustafa Elveren – Em. Öğrt,

Ekleme Tarihi: 10.03.2008 / Gomanweb