CESETLERLE ÖVÜNENLER VE BİR TEHDİT Mustafa Elveren – Em. Öğrt. Türkiye çıkışlı İnternet üzerinden yayın yapan birçok tanınmış gazeteleri okuyunca, bazen insanlığımdan utanır hissine kapılıyorum. Ülkemizde yaşanmakta olan kirli savaşla ilgili yazılan haberleri hep ürperek okumaktayım. Bu haberlerin altına yorum yazan yorumcularını ise, korkuyla, nefretle ve ibretle izlemekteyim. Ne yazık ki, bunların büyük çoğunluğu öldürülen militanların cesetleriyle övünmektedirler. Nasıl olur bir insan hemcinsinin cesedinden zevk alarak övünebiliyor? Ülkenin kocaman bürokratları ile gazetecileri sanki ceset sayma yarışına girmişlerdir. İşin en acı tarafı ise, öldürülenlerin kendi vatandaşı olmasıdır. Bu da sadece Türkiye’ye has bir durumdur. Ülkemiz için bu durum çok korkunç boyutlara varmıştır. Dünyanın herhangi bir yerinde kendi vatandaşını öldürüp, cesetlerinin çokluğuyla övünen başka bir ülke var mıdır? Yine, kendi öz vatandaşını “düşman” olarak açıklayan bir devlet var mı? Devletlerin kendisine ihanet eden bazı vatandaşlarına “ihanetçi”, “işbirlikçi” dediğini biliyoruz. Dünya’da hiçbir devletin vatandaşını düşman ilan ettiğini ben duymadım. Düşmanlık devletler arasında veya kişiler arasında olabilir. Ancak, devletin kendi vatandaşı ile arasında düşmanlık olamaz. Hele bir de “iç düşman” ifadesini kullanmak bilimsel olarak hiç mümkün değildir. Bu da yine Türkiye’nin bir icadıdır. İnsanın en kutsal değeri yaşam hakkıdır. Bir insanın yaşamına bir başka insan tarafından son verilmesi kabul edilemez. Bunu yapanlar ancak insan kılığındaki ruh hastası başka yaratıklardır. İşin bir de dini boyutu vardır. Okullarımızda din derslerinde kutsal kitapları kaynak diye gösterip, halen “Habil-Kabil” hikayesi anlatılmaktadır. İşte esas sebep bence bu gerici ve ırkçı eğitim sistemidir. Türkiye’de kendi dinini ve ırkını hep üstün gören, savaşçı ve intikamcı bir eğitim anlayışı hakimdir. O nedenle ülkemizde annesini, babasını gözünü kırpmadan öldüren evlatların sayısı her gün daha da artmaktadır. Bu çarpık anlayışın sonucu olarak; gözlerimizin önünde polis 13 yaşındaki çocuklara işkence yaparak kolunu kırıyor. Newroz Bayramı’nda hedef gözeterek halkın üzerine kurşun yağdırıyor. Şu ana kadar 4 kişi hayatını kaybetmiş olup, onlarca kişi de hala tedavi görmektedir. Yine, Barış için İtalya’dan yola çıkan 33 yaşındaki bayan sanatçı Türkiye sınırları içinde bindiği kamyonun şoförü tarafından tecavüz edilip öldürülüyor. Tüm bu pislikleri yapanları gözümün önüne getirmeye çalışıyorum. Kiminin omzunda, kiminin alnında ve vücutlarının belli yerlerinde ay-yıldız dövmesini görüyorum. Kamyonunu bayraklarla süslemiş ve arkasına da “Her şey vatan için” diye yazmıştır. İşte bu da Türkiye’ye özgü bir durumdur. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de bakıyorsun, doktor apandist yerine böbreğinizi almış, bayan öğretmen tayin yapmak için erkek olan milli eğitim müdür muavinin evinde yatak üzerinde kararname hazırlıyor. Aynı suçta iki hakimin verdiği karar birbirini tutmuyor. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yalanı altında yeşil cüppeliler ile siyah cüppeliler din ve laiklik kavramlarını kullanarak cemaat-tarikat-ticaret-vatan-millet-bayrak ekseninde siyaset yapmaktadırlar. Bunun da bir Türkiye klasiği olduğunu söylemeye gerek var mı? Zaman zaman bu sayfalarda kendi düşüncelerimi yazmaktayım. O nedenle bir çok tehdit mesajlarını alıyorum. Daha üç gün önce aldığım bir tehdit mesajını örnek olarak vermek istiyorum. “Lan şerefsiz benim ülkemde kimse ülkeme laf edemez ilk fırsatta senin kafana sıkacağım işte o günü bekle erkekliğin varsa beni savcıya verirsin yavşak. Seni öyle bir öldüreceğim ki şeytan maaşallah çekecek. (Serkan BAYIR / xerqanbajyr@gmail.com “) Görüldüğü gibi, “vatansever”lik maskesi altında ölüm kusuyor. Daha birkaç gün önce öğrencilerin üzerine tabanca ile ateş edip, yakalandıktan sonra “ Ne pişmanı, Vatan sağ olsun” diyen bir kontra provokatörüne hepimiz tanık olmadık mı? Bu eğitim sisteminin tornasından ancak böyle kişilikler çıkar. Bu tür “Vatansever”ler hep Gmail üzerinden tehditlerini yapmaktadırlar. Çünkü, Gmail tarafından IP numarası filtrelemektedir. Kapitalist sistemin acımasız kazanç hırsından dolayı, Gmail’in bu tavrı tehditçilere cesaret vermektedir. Bu nedenle, sosyalist mücadele her zaman gereklidir. Sosyalistler devamlı emekten ve özgürlükten yana olan tüm hareketlerle dayanışma içindedirler. Bir avuç da olsa, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yerini alan sosyalist devrimcileri buradan selamlıyorum. 13.04.2008 Mustafa Elveren – Em. Öğrt. Ekleme Tarihi: 13.04.2008 / Gomanweb |