Mustafa Elveren – Em. Öğrt.
Dinlerin çoğu zülümlere karşı kurulan örgütler olduklarına inanıyorum. O nedenle tüm dinlere ve inançlara saygı duyarım. Diğer taraftan dinsizliğin de bir din olduğunu düşünüyorum ve aynı şekilde bu dine de saygı gösterilmesinden yanayım.
Ancak, resmi ideolojilerin emrine giren ve ona hizmet eden dinlere de karşıyım. Başta İslam dini olmak üzere, Dünya’da bir çok dinlerin devlet dini haline dönüştükleri bilinmektedir. Yani hak ve halk dininden devlet dinine geçiş yapmışlardır. Örneğin; “Gerçek İslamiyet, Hz. Ali'nin çocuklarının öldürülmesiyle Muaviye döneminde son bulmuştur. Bu dönemden sonra İslam değil karşı-İslam egemen olmuştur. Karşı-İslam eşittir sahte İslam'dır.” (A.Öcalan / 05 Şubat 2009 Görüşme notlarından) Bence bu belirleme yerinde ve gerçekçi bir tespittir. Durum böyle olunca, bunlara karşı mücadele etmek gereklidir.
Emevi Saltanatı’ndan Osmanlı Hilafeti’ne, oradan da bu günkü Cumhuriyet’e kadar İslamiyet devlet dini olarak süregelmiştir. Günümüz Cumhuriyet Türkiye’sinde; Osmanlı Devleti’nin Şeyhülislam kurumundan farklı olamayan ve onun yerine fetva veren Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur. Buna rağmen hala “Türkiye laiktir, laik kalacaktır” yalanına insanları inandırmaya çalışıyorlar.
Diyanet İşleri Başkanlığı kadın ve çarşaf konusunda bu güne kadar olumlu bir fetva verdiğini ben bilmiyorum. Bazı tarikat liderleri “tefaruattır” dediği halde, Diyanet onu bile söyleyemiyor. Ama, “feminizm ahlaksızlıktır” ve “gavurlar”ın Cehennem’de nasıl cayır cayır yanacakları konusunda fetvalar verebiliyor. Merak edenler varsa, Diyanet’in web sitesine girip görebilirler.
Kadını bir meta gibi gören ve süs olarak kullanan zihniyet ile kadını çarşafın içine sokup, bir köle haline getiren zihniyet aynıdır. Bu hakim zihniyete karşı kadınlarımız mücadele etmelidirler. Halkların özgürleşmesi öncelikle kadının özgürleşmesiyle mümkün olacaktır.
Şunu da belirteyim ki, hiç bir dine ve inanca karşı değilim ve Kürt-Kızılbaş-Komünist kimliklerimi korumaya çalışıyorum. Kadının özgürleşmesiyle birlikte benim bu kimliklerim de özgürleşecektir.
Özgür birey, özgür aile, özgür toplum ve özgür yönetim oluşuncaya kadar kadın-erkek, genç-yaşlı hep birlikte yürüyelim. Bu vesile ile “8 Mart Kadınlar Günü”’nü kutlar, demokrasi ve özgürlük mücadelelerinde başarılar dilerim.
07.03.2009 Mustafa Elveren E-Posta Adresi: mustafaelveren@gmail.com Web Adresi: www.gomanweb.com
E-POSTA İLE GELEN YORUMLAR arkadaşım 8 mart ı dünya kadınlar günü olarak düşünüyorsanız olaya aynı gözle bakmıyoruz .ben ise 8 mart dünya emekçi kadınlar günü olarak bakıyorum.
Değerli Mustafa hoca,
Kısa ama çok özlü bir anlatımla hepimiz adına önemli belirlemeler yapmış bulunuyorsunuz.
Kadın özgürlüğünün önünde en önemli engelin devletin dini olduğuna inanıyorum bunu dile getirmişsiniz. Devletin dini, sizde iyi biliyorsunuz ki, Emevilerden bu yana insanlığa karşı ağır suçlar işlemiştir. Bu suçlar içinde halkın dinine karşı cürümler kadar kadına gösterdiği despotlukta bulunuyor.
Devletin dini en acımasız zulüm aracıyla kadına ve insana yönelik eylemlerde bulunmuştur. Kadın doğanın ve kendi doğasının kuşatması altında toplumsal siyasal kültürel dokularla bocaladığı kadar, insan olmaktan kaynaklanan haklarına da devlet dininin kuşatmasıyla kavuşamamaktadır. Sanki her şey el ele vermiş kadına zulüm etmektedir. Erkek egemen toplum kültürleri de buradan beslenmiştir. erkeğin kahredici sessizliği ve vurdum duymazlığı devlet dininin fetvalarıyla da beslendikçe kadın köşeye sıkışmış bir çaresiz haline düşmektedir.
Kadının özgürlüğü artık onun daha çok siyasallaşmasından başka bir kanal bırakmamıştır. Bunu da size ilettiğim son yazımda ve bir önceki yıl yazdığım aynı konudaki makalede uzunca işlemeye çalıştım.
Ellerinize sağlık Mustafa hoca, sizi beğeniyle izliyorum.
9 Mart 2009 Mihrac Ural Sayin Elveren,
07.03.2009 / Gomanweb |