Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu

 

 

Sivas Şehitleri

 

 

1 Ocak 2007 Tarihinden İtibaren HİT

KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN TARAFLARIN İRADESİ VAR MI?

 

Mustafa elveren – Em. Öğrt.

 

Ülkemizin içinde bulunduğu çok önemli siyasal ve sosyal sorunlarla karşı karşıyayız. Bu ülkede Kürtlerin sorunları olduğu kadar, Alevilerin ve diğer inanç gruplarının da aynı şekilde sorunları mevcuttur. Artık sorunların varlığı ve nedenleri netleşmiş durumdadır. Bundan sonra sorunları tartışılırken daha çok çözüm yollarını ortaya koymak gerekir. dolayısıyla, sorunların çözüm önerileri net olarak belirtilmelidir.

 

Peki, bu sorunların çözümü için gerek devletin ilgili kurumları ve gerekse başta Kürtler olmak üzere, kendilerine yapılan haksızlıkları gidermek için taraf olan diğer toplum kesimlerinin iradesi netleşmiş midir? Aslında soruyu biraz daha genişletebiliriz. Hangi Kürt örgütü ne istiyor? Ya da kürtler kendi aralarında siyasi bir irade oluşturabilmişler mı? Aynı sorular Aleviler için de geçerlidir.

 

Kürtlerin bir çok kurum ve kuruluşları dururken, sistem tarafından asimile edilmiş benim gibi emekli bir öğretmenin bu soruya vereceği yanıtlar, kişisel düşüncesinden öteye gitmez. Hali hazırda KURD-DER, KÜRT ENSTİTÜSÜ, DTP, PDK, YNK, KNK, HAK-PAR-PSK ve PKK gibi partiler başta olmak üzere, onlarca kürt siyasi örgütleri ile kurum ve kuruluşları mevcuttur. Keşke imkanım olsaydı, saydığım bu kurumlardan sorunun cevabını alabilseydim.

 

Belki bir işe yarar diye, kişisel düşüncelerimi buraya aktarmak istiyorum;

 

Tüm Kürt örgütleri arasında bir siyasi iradenin oluştuğunu söylemek doğru olmaz. Ancak, DTP-PKK-KNK paralelindeki örgütler arasında siyasi bir irade oluştuğu kesindir. Bu oluşumlar İmralı'da tutuklu bulunan Sayın A.Öcalan'ı siyasi irade olarak kabul etmiş ve Öcalan'ın önerdiği "Demokratik Özerklik" çözüm projesini desteklemektedirler.

 

“Demokratik Özerklik” olarak isimlendirilen bu projede sadece Kürtler değil, Aleviler başta olmak üzere, tüm diğer inanç grupları ile azınlıkları da kapsamaktadır. Proje, Konfederalizm ile genişletildiği takdirde, tüm ortadoğu halkları için de geçerli bir çözüm niteliğindedir. Bu projeye destek veren oluşumlar Türkiye'nin sınırlarının değişmesinden yana değildirler. Türk milliyetçiliği, Arap milliyetçiliği, Kürt milliyetçiliği gibi her türlü milliyetçiliği reddederler.

 

O nedenle, PSK, HAKPAR, Ş.Elçi, PDK, YNK ve benzeri kürt siyasi örgütleri "Demokratik Özerklik" projesine şiddetle karşı çıkıyorlar. Bu örgütler daha çok Federatif yönetimden yanadırlar. Ancak, federatif tezinde de ortak bir iradeleri henüz oluşmadığını görmekteyiz.

 

Diğer taraftan, devlet hala bölünme korkusunu taşımaktadır. Bu konuyla ilgili olan devlet kurumları arasında da bir irade oluştuğunu söylemek bence henüz erkendir. Cumhurbaşkanlığı Makamınca konu duyarlı bir şekilde dile getirilmesi çok önemli olmakla birlikte, devletin tüm kurumları arasında ortak bir iradenin olduğunu söylemek mümkün değildir.

 

 

Ben tüm oluşumların düşüncelerine saygı göstermekle birlikte, "Demokratik Özerklik" projesinin Türkiye için daha gerçekçi olduğunu düşünüyorum. Yani “Demokratik Özerklik”-“Demokratik Cumhuriyet”-Demokratik Konfederalizm” adına ne derseniz deyin, bu projede tüm halkların kendi dilini ve kültürlerini koruyarak, bir arada kardeşçe yaşayabileceklerdir. Özcesi, Cumhuriyettin demokratikleştirilmesidir.

 

Yeri gelmişken ve birkaç okuyucu tarafından bana yöneltilen; “Kürtler ne istiyor?” şeklindeki klasik bir soruyu da kısaca yanıtlamak istiyorum.

 

Kürtler de Türkler gibi eşit haklara sahip olmak istiyorlar. Kendi anadillerinde yayın hakkı, eğitim hakkı, eşit yurttaş olarak kendi ülkesinde yaşamak istiyorlar. Aynı şekilde, Alevilerin ve mevcut diğer inanç gruplarının da kendilerini özgürce ifade etmelidirler. Yani düşünceyi ifade etme özgürlüğünü istiyorlar. Kısacası; gerçek laiklik ve demokratik bir yapı içerisinde birlikte ve dostça, kardeşçe yaşamak istiyorlar.

 

Eğer bu isteklerden dolayı ülkemiz hıyar gibi bölünecekse, buyursun bölünsün. Tarihte, hak ve özgürlüklerin güçlü olduğu ülkelerin bölündüğünü ben bilmiyorum. Ancak, hak ve özgürlükleri kısıtlayan ve bu istekleri zülümle, baskıyla, kanla bastıran ülkelerin yıkılmaktan kurtulamadıkları da bir gerçektir. Umarım Türkiye bu tuzağın içine düşmez.

 

29.05.2009

 

Mustafa Elveren

 

E-Posta: mustafaelveren@gmail.com

 

Web: www.gomanweb.com


E-POSTA İLE GELEN YORUMLAR


umarız birgünde dersim sorunu üzerine çaba harcarsınız..
 
iyi günler

 

DERSİMNEWS / dersimnews@hotmail.com


MERHABA HOCAM

ÖNCELİKLE SEVGİ VE SAYGILARIMI SUNARIM.

YAZINIZDA ÇOK GÜZEL DEYİNMİŞSİNİZ, HÜKEMET BİR KÜRT MESELESİ TUTTURMUŞ GİDİYOR.BEN DOĞUYU PEK TANIMAM AMA BATIDA KÜRT SORUNU DİYE HİÇ ZORUNLA KARŞILŞILMIYOR HATTA YAŞANTI OLARAK BİZLERDEN BİR FARKI YOK. HİÇ BİR ENGELLE KARŞILAŞMIYOR. NORMAL BİR VATANDAŞ GİBİ HER YERDE İŞLERİNİ YAPTIRA BİLİYORLAR.YANİ HER ŞEYİYLE ÖZGÜR BİR YAŞAM SÜRMEKTEDİR.BU ŞİMDİKİ HÜKÜMETİN YAPTIĞI EKNİK KÖKEN YANİ IRK AYRIMCILIĞINI YARATMAK OLDUĞUNU DÜŞÜYORUM.BU ZAMANA KADAR BÖYLE BİR ŞEY VARMYDI HERKES YAŞANTISINDAN MEMNUN DEĞİLMİYDI.ŞİMDİ ASIL SORUNUMUZA GELELİM BİZ ALEVİLER ASIRLAR BOYUNCA SÜRE GELMİŞ ECDATIN TORUNLARI OLARAK KÜRTLER KADAR RAHAT DEĞİLİZ ÇÜNKÜ HİÇ BİR HAKKIMIZ YOK BİZ ALEVYİZ DESEK HEMEN BİR AD TAKARLAR.KIZILBAŞ YAKIŞTIRMASINI TAKARLAR.BİZ BATIDA KENDİMZİ SAKLAR OLDUK.ÇÜNKÜ BİZLERE ÖZERKLİK TANINMAMIŞTIR.GELMİŞ GEÇMİŞ HÜKÜMETLER HEP BİZLERDEN ÇEKİNMİŞLERDİR . ÇÜNKÜ BİZLER AYDIN İLERİCİ DEMOKRAT ATATÜRK İLKELERİNE BAĞLI OLDUĞUMUZ İÇİN BAŞLARINA BELA OLAÇAĞIMIZI DÜŞÜNMÜŞLERDİR.DEMOKRATİK ÖZERKLİK OLSUNKİ BİZLERDE HAKLARIMIZI ALALIM.BİZ TÜRKİYEYİ HİÇ BİR ZAMAN BÖLMEDİK BÖLDÜRMEYİZ.HER ZAMAN ATATÜRK İLKELERİNDEN AYRILMADIK. HOCAM ŞİMDİLİK HOŞÇA KALIN SAYGILAR.  

 

YUSUF BULUT / yusufbulut03@windowslive.com

 


Değerli Mustafa hoca,

 

"KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN TARAFLARIN İRADESİ VAR MI?" yazınızı  okudum. Ellerinize sağlık. Bir kez daha duyarlıca sorunun sadece tek boyutuyla ele alınmayacağını dile getirmiş eksikliklere parmak basmışsınız. Farklılıklarımızın eşitler olarak yer alacağı bir demokratik cumhuriyetin tek çıkış yolu olduğu gerçeğinde bir netliğin oluşması gerektiğini belirtmişsiniz. Net olanları ve hala karmaşada olanları göstermişsiniz.

 

Sizinle de uzun zamandır paylaşmakta olduğum yazılarımda dile getirmeye çalıştığım temel algı burada  tekamül ediyor. Özellikle Ülkemizin Türk ve Kürtlerden sonra üçüncü en büyük ulusal topluluğu olan Arap kökenli ve üstelik Alevi bir inanç ailesinden geliyor olmam bu duyarlılıkların önemini daha yakından izleme şansı veriyor.

 

Bu yanımla uğramadığım saldırı, itham, karalama, çamur atma kalmadı. Uzun yıllar benim kişiliğimi, işkencede ser verip sır vermeyen tutumlarımı, yurt içinde zindan zindan 12 zindan sürgünlerimi, yurt dışında 6 zindan yatışımı ve hala  siyasi mülteci hallerimi yakından bilen  solcu maskesi takmış Türk milliyetçisi reflekslilerin saldırılarına maruz kaldım. Bunlar arasında itirafçı olma utancı taşımayanlarda var; poliste 20 sayfa itiraflarla her şeyi teslim edip yıkıp yakmış olanlar, MİT'le anlaşıp açıkça para alarak bunu el yazılı itiraflarında dile getirenler de dahil. Ama milliyetçiliğe gelince susmadan konuşabiliyorlar. Kürt halk lideri Sayın Öcalan’ın ve  Kürt özgürlük mücadelesinin özel harp dairesinden çaktıklarının bir boyutunu bizde çekiyoruz. Bunları “Azınlık Olmak Zor Zanaattır” başlığı taşıyan makalemde de dile getirdim. Şahsileşmemesi için bunları bu boyutuyla geçiştirmeyi yeğlerim. Ama biliyoruz ki bilinç bulanıklığı, net olmama halleri hep bu reflekslerden, hep bu ötekileştirmelerden geliyor. Tam bu noktada yazınızın önemi öne çıkıyor.

 

Özgürlüğü parçalara ayırmadan, ağlamayan çocuğa da meme hakkı olduğunu düşünerek, her farklı yapıyı, inanç ve kültürel topluluğu hak sahibi bir eşit sayarak ele almak gerektiğini belirlemek gerek. Sorun ne tek başına Kürt sorunudur ne de Cumhuriyet Türkiye’sinin sorunlarını güvenlik yöntemleriyle çözemediği açık hale geldiği bir noktada, bu sorunların ekonomik önlemler paketiyle çözülebilir olduğu sanısına kapılma olayıdır. Sorun tüm boyutları, farklılıkları, ayrı varlık ve inanç türlerinin sorunu olarak bir ülkenin tüm temel konularının sorunu olarak ele almak ve buna eşitlerin çözüm arayışı olarak bakmak gereklidir.

 

Kimse kimsenin adına bir çözüm üretmesin. Bu bir dayatma olur. Zaten tarih boyunca “komünizm gerekiyorsa da onu biz getiririz” diyen mantığın esiri olduk. Bu mantık yalnızca kaos ürettik. Çözüm taraflarca olur, ilgili tarafın talepleri bir eşit olarak yaptırım sahibi olmadan her çözüm iddiası bir dayatmaya dönüşür. Sil yeniden başa dön halleri buradan üreyip durur. Buna son vermek gerçekçi çözüm iradesini gerekli kılar. Bu ise farklılıklarımızı eşitler olarak kabul etmemizi zorunlu kılar. Eşitler yasalarıyla, anayasa, kurum ve kuruluşlarıyla yeniden yapılandırmaya yöneldikleri bir ülke sorunlarını rahat aşar: bu ise doğrudan doğruya kendi tarihiyle yüzleşmekten geçiyor. Bunun içinde bir dizi makalede görüşlerimi dile getirdim; tarihiyle yüzleşemeyen toplumlar geleceği kurma şansını kaybetmiştir dedim.

 

Tarafların iradesini aramak bu açıdan çok önem taşıyor. İşte bu tarihi kesitin parolası da budur; ülkemizin içinde olduğu kaostan kurtulmak için tarafların iradesi var mıdır yok mudur?

 

Doğrunun arkasında duracak kararlı bir irade yoksa tüm söylemler zaman kaybı için üretilen uydurmalar olacaktır. Ta ki, bir tarafın diğeri üzerine askeri hükümranlığını ezici biçimde dayatana kadar. Bu ise çözüm bile değil kaosu derinleştirmektir. Bu ülke birimizin değil de hepimize ait bir ortak ülke ise, çözüm iradesini üretmek zorundayız. İradesi arkasında durmayan bir söylem çözüm olamaz diyorum.

 

Başarı dileklerimle.

 

Mihrac Ural

30 Mayıs 2009

 

Not: Mustafa hoca bu yazıyı bir makale olarak yayınlamak isterseniz, hitapları kaldırabilirsiniz. Size özel yazıldığı için de bunun yayınlanmasını sizden bekleyeceğim ki bende yayınlayabileyim. Baki selamlarımla.

Mihrac Ural

30 Mayıs 2009


 Sayın Hocam Mustafa
Elveren kişisel görüşlerini / KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN TARAFLARIN
İRADESİ VAR MI? 30.05.2009 adlı makalesini  yazmış. Tabi o onun değer
iradesidir. Arkadaş benim, bizim ve  ben, bizler de aynı görüşleri
paylaşacak durumumuz ve zorunluluğumuz yoktur. Kimse kimseyi zorlayamaz.
Ama, gerçekler bilimsel olarak ele alınmalıdır. Bu ve buna benzer bir
çok konularda ille ben haklıyım diye öyle bir kayıt yoktur. Ne yazık ki
diyenler maalesef vardır.

Kürdistan Konusu her dönemde olduğu gibi, bu son süreçte yaşadığımız
siyasi platformlarda çok hassas ince hesaplar üzerinde konuşuluyor ve
konuşlandırılıyor. Çok defa T.C devleti çıkarları hesabına bazı kişileri
araç ederek televizyon ekranlarına çıkartıyorlar. Bu tür çarpıtıcı
anti-Kürt ideolojilere zaman kaybettirmeden karşı gelmeliyiz. Daha da
dikkat edilecek şey, terimlerin nerelere varılacağının hesabını yaparak
gündemdeki olayları kavramalıyız. Ezberden konuların işlemesi, meseleyi
alt ve üst eder. Sorunları iyi anlamak için, birikimli ve özümlemeleri
çok iyi net ve yerinde yanıt verilmelidir.

Elbette fikir üretkenler, hiç bir yere bağlanmadan vicdani iradeye
dayanarak konuların üzerine hassasiyetle durulmalıdır.

Size umut dolu başarılar ve her çeşit görüşlerinize saygılar.

Saygılarımla

Kutbettin Özer

 



Sayın Özer,

PKK'nin lideri Sayın A. Öcalan'a bakış açılarımız tamamen zıt yöndedir. Dolayısıyla, hakaret ve iftira olmadığı sürece, eleştirilerinizin olması çok doğaldır. Bu çerçevedeki eleştiriler benim için zenginlik kaynağıdır. O nedenle, mesajınız eleştiri konusu yazının altına yorum olarak eklenmiştir.

Ben zaten hiç bir zaman profesyonel bir yazar olduğumu söylemedim. Hep amatör olarak yazdığımı söyledim. Bununla birlikte, yazdığım görüşleri beğenmeyebilirsiniz, yanlış görebilirsiniz, hiç bir sözcüğüne katılmayabilirsiniz. Çok acımasızca beni eleştirebilirsiniz. Bunlar normal şeylerdir. Benim içime sindiremediğim durum farklıdır. Dört duvar içine hapis olunmuş bir kürt örgütü liderine çok ağır bir dille hatta saldırı niteliğindeki sözde eleştirilerinizi kabullenmem mümkün değildir. İnsan olan hiç bir kürt de kabul edemez. Siz de çok iyi anlamışsınız ki, benim hiç bir yasa dışı örgütlerle bağım yoktur. Ben kendimi Türkiyeli bir kürt aydını olarak görüyorum. Buna katılıp, katılmamak o kadar önemli değildir. Önemli olan olayları tek taraflı değil, ortak paydalarda yaklaşmaktır.

Sizi anlamakta çok güçlük çektiğimi itiraf etmeliyim. Bazen öyle yazılar ve yorumlar yazıyorsunuz ki, sanki yeminli PKK karşıtlığı bir görüntü veriyorsunuz. Tabiki bu sizin sorununuzdur. Fakat, site okuyucularının büyük çoğunluğu haklı olarak bana sitem yapmaktadırlar. Tüm bunların yapılması demokratik anlayışım gereği normal karşılıyorum.

Birbirimizi iyi anlamamız gerekir. Tescilli karşıtlık yapmak, yarar yerine daha çok zarar verir. Tüm bunlara rağmen, sizin siyasi düşüncelerinize zerre kadar katılmıyorum. Ancak, sizin de siyasi düşüncelerinizi ifade edebilmesi için (Evrensel ölçülerde olması şartıyla) gerekirse canımı siper ederim.

İşte benim demokrasi anlayışım budur.


Mustafa Hoca


Sevgili Hocam,

Mustafa Elveren
30.05.2009 / Saat: 01.11
Kürt sorununun çözümü için tarafların iradesi var mı ? adlı makalenize
başlık atmışsınız.
Makalenizi severek okudum, uzun zamandan beri bu kadar çelişkili
yazmamıştınız. Nasıl oldu da bu hırsı bir çırpıda mayınları
döşeyebildiniz ?

Makalenizin içeriğinin büyük bir kısmına katılmıyorum. Ama görüşünüze
sonsuz saygım var. Bir çuval inciri yeyemez hale getirmişsiniz. ''Ben
güzelim, benden güzel olamaz'' ve ''Benim, iradem her şeyin üstünde ve
benden daha iyisini kimse bilemez'', ''Ben her şey bilirim'' , Her şey
benden sorulur ve çözümün adresi bende, gibi bireysel psikolojik
hastalıklı insanların önerdiği konseptler kendi halkına zarar,
egemen-sömürgeci devlete kazanç getirir. Burada ucuz teori, çok zarar
getirir. Çarpıtıcı sözler süreyi uzatır. Derin devlet ile Baş Rahip
kendi halkına milliyetçi damgasını vurur, egemen devletin kuyruğuna
girerek onların Kemalist ideologların tarihçisi olur ve işgalci,
bezirgancı devletin parçalanmasına karşı çıkar. Bireylerin çıkarı
eşittir Kürdistan, Kürdistan eşittir birey…

Biz hala bu çağdaş ve uygar medeniyetin altında inanılmayan çengelleşmiş
teorileri arıyoruz. İyi ki sizler için birileri var. İyi ki kitlesi ve
taraftarları iradesizliklerini kabul ediyor ve tek kişiliğin müridi
olabiliyor. Sözde bunlar okumuş aydınlar olarak anılıyor. İnsan
böylesine inanır da Donkişotlar gibi donuk kalmaz.

Tek taraflı okumanın ve inanmanın, tek kişinin inisiyatifi ve
egemenliğinde kalmanın çağı çoktan geçmiştir.

Kırk bin şehit kanı, dünya tarihine kayıtlanmıştır. Tarih zamanla hesap
soracaktır. Koca bir Kürt Ulusunun varlığını hibe edip Türkleştirmek ve
Türkleştirilmek özlemini kabul edemez. Teslimiyet korku ve dehşet veren
kabustur. Büyük bir ulusu diğer bir egemen ulusa heder etmektir,
gaflettir. İşbirlikçilik yaparak itiraftır, itirafçılıktır.

Not; zamanım olduğunda kısa bir süre içinde makalenize yanıt vereceğim.
Umut ederim beni anlayışla karşılarsınız.

Sevgi, Saygılarımı sunar daha nice böyle ayrı görüşlerinize…
Başarılar dilerim.

Kutbettin Özer


 

  Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu