“BİRBİRİMİZE ELVERELİM”
Mustafa Elveren–(Em.Öğrt.)
Danimarka Aleviler Birliği Federasyonu (DABF) Başkanı Sayın Feramuz Acar’ın e-posta adresime gönderdiği mesajının şu cümleleri dikkatimi çekti; “Ağıtları bırakıp, ezmeden, ezilmeden Dünya’da cennet, İNSANCA MUTLU yaşamak için; Ölülerimizin ardından
değil, dirilerimizin önünden gidelim. Yolumuza çıkan engelleri aşmak için birbirimize ELVERELİM… Şimdiden başlayıp, 1 yıl içinde. Sol, Demokrasi, Emekçi, Alevi, Aydın ve Kürt halkı arasında var olan sistem ve partilerine karşı, Ortak bir program, alternatif bir ittifak, TEK BİR oluşum, parti, cephe adı ne olursa olsun oluşturulması için
çalışmalı....” Bence çok mantıklı bir öneridir.
Sayın Başkan’ın bu ifadeleri, önümüzdeki seçimlerde alternatif demokratik bir sol güç birliğini oluşturmak için söylediği açıktır. Yani, başta demokratik Alevi kurum ve kuruluşları olmak üzere, tüm demokrasi güçlerinin kendi kimlikleriyle bir çatı
altında toplanmasının acil bir gereklilik olduğunu vurgulamaktadır. Ben kendi adıma bu öneriyi candan destekliyorum.
Bu güne kadar sol ve sosyalist güçler var olan sisteme karşı demokratik alternatif bir güç oluşturamıyorlarsa, bunun en önemli sebebi kişisel hırsları ve koltuk kapma yarışıdır. Eğer, kişisel hırs ve koltuk merakı olmazsa, bu güçlerin bir araya
gelmemesi için başka hiçbir neden yoktur. İdeolojik nedenler ise, işin sadece cilasıdır.
Türkiye’de farklı kesimlerin ortak paydalarda bir arada yaşamaları bile suç sayılır hale gelmektedir. Çünkü, tek ulus, tek din, tek mezhep, tek dil … Heval Goyi’nin dediği gibi “Çocuklarımıza bile ‘tek tek oyunu’nu öğrettiler” Bu teklikten kurtulmanın
başlıca yolu ise, barış elçiliği rolünü üstlenecek aydın ve düşünürlere ihtiyaç vardır. Bu çerçevede birlikte hareket etme gerekliliği vardır.
Böylesi teklik paranoyasını yaşayanlar sol ve aydın şapkasını takamazlar. Zaten mücadelemizin önemli bir boyutu da bu şapkayı takanlara karşı değil midir?
Halen, Atatürk’ün Ali’nin bir başka versiyonu olduğunu söyleyen kişilere ilerici demeye dilim varmıyor. Benzer şekilde, Cemevlerinde büyük boy Türk Bayrağı ve Atatürk’ün posteri ile Ali’nin posterini yan yana koymanın din ve inançla ne gibi bir
bağlantısı olduğunu da anlamış değilim. Yine, her halkın kendi dili ile şiir vs. edebiyatını dile getiremediğini, camideki gibi dua adıyla Arapça edebiyatının geliştirildiğini ibretle görmekteyim. Böylesi bir cemevi ne işe yarıyor? Cemevlerinin bu içler acısı durumu Emevi zulmüne karşı koyan Kerbela direnişçilerinin kemiklerini sızlatmıyor mu?
Camilerin içini pek bilmiyorum. Ancak, çok az sayıda görebildiğim kadarıyla hiçbir camide Atatürk ve Türk Bayrağı posterinin Muhammed’in posterleriyle yan yana konulduğuna rastlamadım. Hem de Diyanet İşleri gibi dev bir kuruluşun kurucusu olduğu halde.
Eğer bilen varsa, lütfen beni de aydınlatırlarsa sevinirim.
Halen bazı Alevi Bektaşi kurum ve kuruluşlara karşı biraz sempati duymamın sebebi ise, Sayın Feramuz Acar gibi birkaç şahsiyetin bu kurumlarda yer almasındandır.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, yine de ortak paydalarımızda bir araya gelip, bir birimize ELVERELİM. Diri olalım, iri olalım, Kerbela direnişçilerinin kemiklerini sızlatmayalım. Yol yakınken bunu yapalım. Bence bu tarihi bir sorumluluktur da.
07.02.2009
Mustafa Elveren
E-Posta: mustafaelveren@gmail.com
Web: www.gomanweb.com
08,02.2009 / Gomanweb |