EVET-HAYIR OYUNUNDAKİ SOY-BOY ŞAKASI
Mustafa Elveren (Em. Öğrt.)
Takunyacılar ile postalcıların iktidar kavgası her gün daha çok su yüzüne çıkmaktadır. Sistem içinde bir gurup tarafından CHP Eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ı başarılı bir operasyonla istifa ettirdikten sonra yerine AKParti
Hükümeti’ne karşı Alevi bir lider çıkarılmasını planladıkları anlaşılmaktadır. Ancak, bu lider Sayın Kemal Kılıçdaroğlu gibi hem Alevi, hem Kürt ve üstelik Dersimli biri olunca plan da bazı zorlamalarla yeniden şekillenmeye başlandı.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliği mevcut iktidara karşı bulunmaz bir nimetti. Ancak, işin Kürtlük ve Dersimlilik tarafı planı bozuyordu. Durum böyle olunca, planı hazırlayanlar tarafından bu defa Sayın Kılıçdaroğlu’nun Kürt
kimliğinin yerine Seyyid (Arap) kimliğini uydurdular. Diğer taraftan Dersimlilik kimliğini de bazı yalan-yanlış bilgilerle Kırşehirli bir Türk olarak gösterip, anından yok ettiler. Bir insan aynı anda hem Türk hem de Arap olamayacağına göre, bu uyduruk kimliği hiç bir kimsenin benimseyeceğini sanmıyorum.
Tüm bu uydurma kimliklere rağmen, madalyonun öteki yüzü çok farklı olduğu görülmektedir.
12 Eylül günü yapılacak olan EVET-HAYIR Referandum oyununun kampanyasında başta Başbakan olmak üzere SOY-BOY şakası yapılmaya başlandı bile. Her ne kadar Kemal Kılıçdaroğlu kimliğini gizlemeye çalışsa da 87 yıllık Devlet partisi
olan CHP’nin başına Dersimli Kürt-Alevi birinin geçmesi hemen etkilerini göstermeye başladı. Sayın Kılıçdaroğlu’na hitaben meydanlarda “Sen Kürt müsün Türk müsün? Neden Dersimli olduğunu inkar ediyorsun?” gibi soy-sop soruları sormaya başlandı.
Soy deyince benim aklıma hep Ermeniler geliyor. Çünkü, bu ülkede en çok saldırıya uğrayan kimliktir. Daha iki yıl önce Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün “Ermenilerden özür dilerim” kampanyasına destek verdiği için
dönemin CHP İzmir milletvekili Canan Arıtman tarafından Gül’ün annesinin Ermeni olduğu ileri sürmüştü. Bu bayan hala CHP milletvekilidir ve o günden bu güne kadar CHP.liler hiçbiri tepki göstermedi. Sayın Kılıçdaroğlu da bunlara dahildir.
Bu defa AKPartili Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek de hemşehrimiz Sayın Kemal Kılıçdaroğlu için aynı iddiada bulunuyor. Sayın Kılıçdaroğlunun “Bu çağda insanların soyunu-sopunu sorgulamak çok ayıp buluyorum.
İnsanları soyuna, rengine göre değerlendirmek ancak faşist zihniyetlerin işidir.” Şeklindeki çok mantıklı yanıtıyla kamuoyunda takdir kazanmıştır. Peki, AKParti yetkililerinin İ. Melih Gökçek’e karşı her hangi bir tepkisi oldu mu? Şu ana kadar ben duymadım.
Halbuki günümüzde insanlar soy, renk, inanç, cins gibi ayrımcı kavramlarla değerlendirilmemeli ve bu kavramlar artık tarihe gömülmelidir. Evrensel İnsan Hakları gereğince “insan haklarıyla insandır.”
Şimdi; vatan-millet-bayrak-din-iman-ezan... gibi kavramları kullanıp, halkları birbirine boğazlatmaya çalışanların arkasındaki zihniyeti artık daha yakından görebiliyorum.
Postalcı filler ile takunyacı develerin EVET-HAYIR oyunuyla üzerimizde tepinmelerini şimdi daha iyi görüyor ve bunların altında nasıl ezildiğimizi artık anlıyorum.
“Hepimiz Hrantız, hepimiz Ermeniyiz” haykırmasının ne kadar yerinde ve haklı bir slogan olduğunu bu gün daha iyi anlıyorum.
Bu slogandan dolayı e-posta adreslerime çok sayıda hakaret ve tehdit mesajlarının gönderilmesinin nedenini şimdi daha iyi anlıyorum.
Bu EVET-HAYIR oyunundan dolayı Ermeni kimliğine yapılan her türlü saldırıyı kınıyor, Sevgili Hrant Dink’i saygıyla anıyor, Hrant’ın gerçek bir Ermeni demokrat olduğunu bu gün daha iyi anlıyor ve özlüyorum.
Araştırmacı-Yazar Erdoğan Aydın bu EVET-HAYIR Oyununun neden boykot edilmesi gerektiğini şöyle özetlemektedir; "Yalan dünyası üzerine kurulu bir demokrasi oyunu
oynanıyor... pakete de 12 Eylül anayasasına da, yani sıtmaya da ölüme de hayır demek,.. Boykot demek ise bu iki seçenekli ve her iki durumda da Özel Harpli, % 10 barajlı, telekulaklı, yeni-liberal soygunlu rejimin yeniden üretimini sağlayan oyuna itiraz etmektir… Boykot, barajı indirmek mümkünken, Kürt halkına nefes aldıracak, işçilere İLO
standartları sağlayacak, Alevilerle ilgili AİHM kararlarını uygulayacak, yoksulları rahatlatacak düzenlemeler mümkünken, özetle demokrasisi mümkünken bunları yapmayanlara kuyruğunuz olmayacağız demek iradesidir..."
Bu değerlendirmeyi göz önüne aldığımızda; BDP’nin EVET-HAYIR oyununa karşı başlattığı BOYKOT kampanyası her gün daha çok önem kazanmaktadır. İki ucu pis bir değnek gibi olan bu EVET-HAYIR oyununda BDP’in BOYKOT kararından geri adım atması
mümkün değildir. Eğer böyle bir yanlışa sapılırsa bence kendi intiharına zemin hazırlamış olacaktır.
Kürt halkı için çok ağır bedeller ödemiş ve hala ödemeye devam eden Sevgili İsmail Beşikçi’nin BDP için ileri sürdüğü “EVET” denilmesi tespitine saygı duyarım. Hatta değerli Beşikçi’nin bu görüşünün belki bazı maddi temelleri de olabilir.
Ancak, AKParti Hükümeti’nin yaptığı sahte açılımları ve TC Devleti’nin geçmişteki uygulamaları konusunda sicilinin ne olduğunu Sevgili Beşikçi benden daha çok iyi bilmektedir. O nedenle Sayın Beşikçi’nin bu değerlendirmesi bence yerinde bir tespit değildir. (Burada Sevgili Sarı Hoca’nın hoş görüsüne sığınıyorum)
Diğer taraftan, bu EVET-HAYIR oyunu halkımızı nasıl bir ruh haline soktuğunu şu sözlerden daha iyi anlıyorum; “Bu nasıl bişeydir ki, daha düne kadar tanıdığın, selam verdiğin, insana ve toplumsal mücadeleye dair bazı şeyleri
paylaştıkların birden bire, “EVET diyen hain”, “HAYIR diyen alçak” ve “BOYKOT diyen halk düşmanı” olabiliyor.” (Yılmaz Kızılırmak) Maalesef şu anda halkın önemli bir bölümü bu durumdadır.
Bu ruh halimizden bir an önce kurtulup, demokrasi mücadelemizin başarıya ulaşmasını ve bunun sonucunda katılımcı demokratik bir halk anayasasının bir an önce oluşmasını diliyor ve umuyorum.
22.08.2010
Mustafa Elveren
E-Posta: mustafaelveren@gmail.com
Web : www.gomanweb.com
22.08.2010 / Gomanweb
E-POSTA İLE GELEN YORUM VE ELEŞTİRİLER
Sayın Hocam,
Size yazıp yazmamakta gerçekten çok bocaladım.
Çünkü bundan önceki yazdıklarıma verdiğiniz cevaplardan sonra sizin referandumun ve EVET oyunun ne anlama geldiğini asla anlamak istemediğiniz kanaatini edindim.
Yazınızdaki çelişkileri bile farkedip farkedemediğinize emin değilim.
Kılıçdaroğlu sizce de saygın ve onurlu bir insan mı? Dersimli ve Kürt alevisi olduğunu kendisi de söylemiyor.
Ancak Dersimde ve diğer Kürdistan parçalarında yapılan soykırımlarını yapan zihniyetin egemen olduğu partide ayni zihniyetin temsilcisi olarak duruyor ve bu siyaseti ölümüne savunuyor.
Başkanlığı da 13 eylüle kadardır. Ergenekon'cu insanlık düşmanlarının Baykaldan sonraki 2. avukatı olarak seçilen bu donatımsız insan bu göreve özel olarak seçilmiştir.
Çünkü özgürlüğe en çok ihtiyacı olan Kürt alevilerinin politik bilinçlerinin darmadağın edilmesi amaçlanmıştır.
Cellatlarının partisinin savunucusu konumuna getirilmeleri istenmiştir.
Kürt alevilerinin kandırılarak referandumda hayır oyu vermeleri veya referandumu boykot etmeleri istenmiştir.
Erdoğan Aydın'ın boykot gerekçeleri de kasıtlı değilse bile çok akıl dışı.
Şimdiki darbe anayasasının bir noktasının değiştirilmesini bile boykot ediyor.
Ergenekon'un kaleleri olan Anayasa Mahkemesi ile HSYK'nın değiştirilememesini istemek Ergenekon'cu olmakla eş anlamlıdır.
Referandumda Hayır demek veya boykot etmek bir daha sivil iradeyle yeni bir sivil anayasa yapılmasının asla mümkün olamayacağı demektir.
Kenan Evren'in ''Gördünüz mü halk bizden memnun ki anayasanın birazını bile değiştirmeye razı olmadılar.'' demesini mi istiyorsunuz?
Sayın Hocam, yapılan değişikliklerin hiçbiri mevcuttan kötü değil ki neden karşı çıkılsın veya boykot edilsin?
AK Parti bu kadarını yapabildi.
Kapı açılırsa bizimde gücümüz yettiği zamanda biz de değiştirebiliriz. Ancak şimdiden değişikliklere karşı çıkmak Ergenekon düzeninin asla değişmesini istememektir.
İnsanların artık aptal yerine konmasına ne demek lazım siz lütfen takdir edin.
İsmail Beşikçi'nin referandumda mutlaka EVET denilmesi gerektiği ile ilgili yazısını da okumanızı candan dilerim.
Tarihi bir dönemeçteyiz. Halk düşmanlarından demokratik zeminde yasal olarak hesap sormamıza karşı çıkanları tarih ve onların çocukları bile asla affetmeyecektir.
Sağlık ve başarı dileklerimle.
Dr.Ali GÜN / evin137@hotmail.com
12 EYLÜL’DE GİTMEYELİM SANDIĞA
Mehmet Çobanoğlu
80 yıldır Türkiye’nin gündemde düşmeyen öncelikle çözülmesi gerekli olan sorunların başında olan Kürt meselesinin her gün
biraz daha çıkmaza sürüklemesi şaşırtıcı değil. Temel sorunlardan biri olan Türkiye’de ki olan bu sorun her nedense devletçe çözülmesi istenilmeyen bu sorun tüm hükümetlerce de desteklemiş yada desteklenmeleri engellenmiştir. Türkiye’nin sırtında kanayan bir kambur haline gelen Kürt sorunu her gün daha da bataklığa doğru gitmektedir.AKP’nin de bu
meseleden dolayı izlemiş olduğu tutarsız politikası pek şaşırtıcı değildir. ABD tarafındaatanan bu hükmet ve lideri yıllardır sorun yumağı haline gelen Kürt meselesini çözümü için bir ihtimal verdiyse de bu ihtimalde diğerleri gibi kof ve temelsiz çıktı.
Gelişen halk hareketlerin karşısında bir adım da olsa geri çekilip halklara ta
viz veren egemenler bu sefer bunu yapmamak için direnmekteler burada da AKP
ye yetki verildi.Çatışmalarda beslenen hükmet ve muhalefet partileri sözde Anayasa yenilemesinde oluşacak Anayasada Kürtlere demokratik normlara göre hak vermemek için aynı telde
çalmaktalar.Muhalefet savaş fili olarak devam etsin Kürtlerehaklar verilmesin hesabı peşinde,iktidar Kürtleri oyalamak ve gelecek genel seçimdebir dönem daha nasıl iktidarda kalırım hesabını yapmaktadır. MHP ve aynı çizgide olan diğer partiler de son günlerde Kürtlere karşı izlemekte olduklar politika daha da katmerleşti önceye rağmen bu sefertüm
Kürtlere karşı Haçlı Seferi yapmaktalar,tüm Kürt’lere saldırmaktalar ” Dörtyol,İnegöl” örneğinde olduğu gibi. Çözülmeyi bekleyen yıllanmış olan Kürt sorununu çözülmemesi için hepsi ağızbirliği yapmışlarcasına hep aynı telde çalmaktalar. ”Kürtlere demokrasi falan yok” demekteler. Yapılacak,Anayasa
değişikliğinde Kürtleri muhatap almayan AKP hükümet ve Anayasada Kürt-Alevi veemekte yana hiçbir madde yok.Bu Anayasada da Kürtler yine ihmal edilmiştir.Kürtsorununun çözülmesi bir başka bahara
ertelenerek rafatkaldırılmıştır. İmha ve inkâr politikası yılarca devam edecek ve Kürt mücadelesi de sürecektir gibi gözüküyor. Politikleşmiş ve uyanmış Kürtler bu ikili ayak oyunlarında yenilmemekte kararlı gibi görünmekteler. Bir çok hükümetin yıkılmasına sebep olan bu öncelik olan Kürt sorunu herhalde bu sefer de AKP’nin başını yiyeceğe
benziyor.Tek taraflı ateşkeste olumluklar kazanan PKK ve ARGK savaşta direnmeye çalışan AKP hükümeti de kan kayıp et
mektedir. 1982 Ana Yasasında farklı olmayan bir Tüzükle mümkün değil istikrarı sağlasın.
Ana muhalefet partisi lideri sayın Kemal Kılıçtaroğlu ise ABD’nin AKP’ye kar
şı hep yedekte tutuğu ve AKP’yi bu şekilde gemleyen ve istenenleri yaptıran geleceğe aday iktidar partisi durumundadır.Baykal’ın yerinen atanan Kılıçtaroğlu ise bu hükümeti sıkıştırmak için
meydanlarda kitlere seslenirken Kürt meselesi üzerinde politika yapmaktadır.PKK’nin ateşkes kararını sorgulamakta devletle PKK’nin arasında ki pazarlıkları sorgular olması dikkatleri çekmektedir.” BDP’yle PKK’yla süren pazarlığı açıkla.Recep Bey, yüreğin varsa, namuslu adamsan pazarlıkları anlat...” diyen Kılıçdaroğlu, seçim meydanlarında AKP’yi
vurmak için PKK’nın ‘ateşkes’ ilan etmesini kullanmaya, hükümetle PKK’nın görüştüğünü söyleyerek bu söylem üzerinden prim yapmaya çalışıyor.Yani yine kullanılan olan malzeme o şekil bu şekille yine Kürt sorunudur.Ziya Gökalp ve
İnönü gibi soy kökenini saklayan hata Aleviliğini yada mezhebini saklayan köylünün taktığı şapkayı başında düşürmeyen güya emekte yanaymış gibi davranan Adolf Hitler versiyonu bu zat Dersim’ li
olduğundan utanıp kendisinin Kırşehirli olduğunu söylemekte.Atatürk’ün dersim de yaptığı katliamı örtbas etmeye çalışmaktadır.Onur Öymen’in Dersim katliamını savunan konuşmasına gereken demokratik tepkiyi göstermeyen sözde Gandi miting alanlarında Türkiye’nin temel meselelerine olan yaklaşımları hiç yok denecek kadar.CHP-MHP kardeşliği AKP’nin
riyakar ve takiyeci politikasıyla bir şey olmayaca
ğın bilen Türk’iyeli ezilen yoksul halkı ve 30 yıldır 60 bin bedel veren Türkiye’li Kürt halkı değişecekolan Anayasada boykota giderek sandık başına gitmeyerek AKP,CHP-MHP şeytan üçgenine kocaman bir
ders verecekler .Hükümetin dört gözle beklediği o 12 Eylül sabahında.
Kürt sorununun şiddetle değil barışla,uzlaşmayla, diyalogla, kimlik taleplerinin
kabulüyle çözüleceğini yıllardır söyleyen ve dile getiren aydınlar,demokratlar devrimciler ve Kürt’ler o gün gitmeyecekler sandığa gitmemeliler de.Kürt sorununu kapsamayan vegrev hakkını,Alevi
hakkını içermeyen hata barış söylemini içermeyen Anayasa mı olur?bu çağdaş dünyada.AKP Anayasası eşittir Cunta anayasasına.Yeni bir Anayasanın yapılması için Devrimciler, ezilenler, Kürtler, Aleviler ve hakları gasp edilen gerçek Müslümanlar bu referanduma hayır!haydin alanlara,yeni bir anayasa yapılması için haydin boykota ve güç birliği için
legal alanlarda halk örgütlülüğüne.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da,seçim meydanlarında anlamsız polemiklere yapa dursun “Soy sop’, ‘boy pos’, bitaraf olan,bertaraf olur” türünden sözleriyle 12 Eylül Mimari Evren’i bizlere hatırlatmaya caba sarf etsin bizde ona sandık başına gitmemekle cevap verelim ona ve onu Türkiye’nin başına atayanlara yani
ABD’ye .Emekçilerin ve Kürtlerin içinde olmayan anayasaya oy vermemekle cevap verelim hepsine ,”güçlülüğümüzü gösterelim dosta düşmana”.
Mehmet Çobanoğlu
22.08.2010
|