Kürtler, Rojtv Ve PKK
Mustafa Elveren (Em. Öğrt.)
Türkiye’de yaşayan ırksal bazdaki mevcut azınlıkların hemen hemen hepsinin birer devleti vardır. Örneğin; Ermenilerin (Ermenistan), Rumların (Yunanistan-Bulgaristan-Makedonya), Yahudilerin (İsrail) ve diğerleri. Fakat, çoğunlukta oldukları halde Kürtlerin şu anda kurulu bir devleti yoktur. O
nedenle, tarihleri boyunca başkalarının boyundurluğu altında yaşadıkları için hep bir koruyucu aramışlardır.
DEP, HEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP … gibi partilerin çizgisindeki Kürtlerden edindiğim gözlemlerim sonucunda; Kürtlerin büyük çoğunluğu PKK’yi koruyucu bir güç olarak gördüğünü söyleyebilirim. Bu çizgideki kürt halkının içinde bizzat yaşayarak bu sonuca ulaştım. Dolayısıyla, PKK’yi koruyucu bir
güç olarak gördükleri için bu örgütü sevabıyla-günahıyla birlikte destekliyorlar. O nedenle, belirttiğim çizgideki Kürtleri PKK’den ayrı tutmak mümkün görülmemektedir.
Basında okuduğum Sayın Prof. Doğu Ergil’in; “PKK’nin önündeki siyasi engelleri kaldırıp, bir an önce siyasallaşmasını sağlamalıyız” tezini doğru buluyor ve destekliyorum.
Öyle ise, yol yakınken gelin bu söylemi hep birlikte bir an önce hayata geçirelim. Bunun için Türkiye’de ortam müsaittir ve koşulları mevcuttur.
15 yaşımdan beri solun içindeyim, 60 yaşıma merdiven dayadığım bu güne kadar hala tartışıyorlar. Kısır çekişmelerden ve tartışmalarından dolayı bir adım ileri gidemiyorlar. Böyle giderse belki de yüz yıllarca daha tartışacaklardır. Artık Türkiye Solu her türlü kısır çekişmelerden kaçınıp,
ortak çıkarları çerçevesinde birlikte hareket etmek zorundadırlar.
Her türlü kısır çekişmeleri ve tartışmaları bir tarafa bırakarak, çok acil olarak ortak paydalar etrafında tüm liberal, demokrat, sol, sosyalist, Alevi ve samimi dindar kesimlerin bir araya gelip, demokratik bir platformu oluşturmaları kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.
Böylesi bir platformun oluşması demek, milyonları harekete geçirmek demektir. Böylesi bir platform hem AKParti’nin alternatifi olur ve hem de aynı zamanda “Demokratik Cumhuriyet”in oluşması için bir fırsat yaratacaktır.
Son günlerde Türkiye’de yapılan bazı kamuoyu yoklamalarında milyonlarca kararsız seçmenin olduğu tespit edilmiştir. Diğer taraftan TEKEL başta olmak üzere, bir çok kurum özelleştirilmekte olup, yüzbinlerce işçi işsiz bırakılmaktadır. İşte bu muazzam gücü kullanmanın tam zamanıdır.
Bazı ulusalcı solcuların bana kızdıklarını hisseder gibiyim. Ben burada sadece bir tespit yapıyorum. Gerek yasal ve gerekse yasadışı meşru örgütlerin sevaplarını-günahlarını tartmak bana düşmez. O nedenle, Kimsenin bana kızmasına gerek yok.
Gün, birlikte mücadele etme ve birlikteliği kurma günüdür.
Gün, Demokratik platformun acilen oluşmasını sağlamaktır.
Gün, “demokratik vatan, demokratik ulus, demokratik Anayasa” çerçevesinde “Demokratik Cumhuriyet”in temelini atmaktır.
Gün, “hırsla kalkan, zararla oturur” misali kızmak değil, tam tersine barışı ve özgürlüğü tesis etmek için demokrasi mücadelesine kesintisiz devam etmektir. 05.03.2010
Mustafa Elveren
E-Posta: mustafaelveren@gmail.com
Web : www.gomanweb.com
05.03.2010 / Gomanweb
E-POSTA İLE GELEN YORUM VE ELEŞTİRİLER
Iyi guzel de sayin Elveren, kürtlerin tarihi ile ilgili ne biliyorsunuz ki tarih boyunca hep baskalarin boyundurugu altinda yasadiklarini iddia ediyorsunuz? Bu iddianin resmi tarih tezlerinden ve resmi ideolojiden kaynagini aldigini, gerceklerle hic alakasi olmadigini bilmiyorsaniz arastirin lutfen. Bu konuda
bilgi edinmk istersniz size önerilerimiz olabilir.
merhaba sayın hocam mail adresimi nasıl ve nerden aldınız bilmiyorum ama duyarlılığınız için teşekkür ederim fikirlerinizi çok değerli ve yol gösterici olarak görüyorum.Ahmd-ı xanı nın beyti mazlum halkımızın durumunu gayet iyi özetlemiştir. saygılarımı sunarım.
Abdullah Adıman
Doğru Tespit
Anadolu topraklarinda yasiyan halklardan yerli halk olarak ermeniler, rumlar yok denilecek kadar soylari tüketilmistir, yani istenilen düzeye indirilmistir. pasivize edilmistir. artik onlarin sorun yatatacaklari halleri kalmamistir. diger azinliklar ise sonradan anadoluya yerlestirilmis türk
devletinin güven duyduklari nispette ayarlanmistir, resmi olarakta kimliklerinden vaz gecmislerdir veya kendilerini öyle görüyorlar. yani bir sorun olarakta görünmiyorlar. mensubu olduklari bir devletleri de vardir.
Kürtler aldatilmis, kandirilmis, akla hayale gelmiyen uygulamalara tabi tutulmuslar, türk devleti oturup programlar yapmis ve bu programlari zaman zarfinda uygulamis tam 500 yildir anadoluda sürgün ve asimilasyon uygulanmakradir. benim ailem 1843 yilinda serefli kochisarin tuz gölü koylarina ikamete tabi tutulmus.
nerede geldikleri hakkinda resmi bir bilgi yok. yok cünkü seni yok eden sana resmi bir bilgi de vermez zaten. arnavut kardesini akdeniz kiyi bölgelerine yerlestiren zihniyet kürdü tuz gölününün corak topraklarina, ölümüne uygulamaya tabi tutuyor. ben okulda gürdügüm uygulamalardan dolayi gencligimde alevli bir kemalisttim, simdi degilim tabiki.
sereflikochisarin tarihinde okudugum bilgiye göre su an ikamet ettigimiz yerlerin halki oradan sürgün edlimis bati tikakya ve kuzey kibrisa ikamete gönderilmis. düsünün baskasini yurdunu kendine mal etmenin baska nasil bir yöntemi olalbilirki.
sizinde belirttiginiz gibi su an gelinen nokta cok önemlidir, bursada diyarbakir sporu tasliyan zihniyet su satirlari yazarkende bursa spor diyarbakirda taslaniyordu.
gercekten de türk halkiyla birlikta yasamak istiyoruz ama hic bir sey eskisi gibi olmiyacak ruh halimizde artik bunu kabul etmez.
Türk solu bizim icin yanlis yer yoldu. ben 1965 yillarindan ber kürt ulusal mücadesinin bir sivil taraftariyim. yapa bildigim kadariyla hizmet vermeye calistim sol bir düsünce icinde olmak kaydiyla. o yillarda beni yasitlarim türk solu denilen hareketin icindeki kahraman kürt gencleriydi, diyorum ya bizi yanlis yollara salan türk
soluydu. aksama kadar o yürekli genclerle birlikte olan haval küstüler (arkadas katililleri) sabaha kadar istihbatarcilarla nasil göbek attiklari on yillar sonra fakina varilabilindi, o günlerde kürt genclerini yani bizleri yanlis yollara sürüldük. o hainlerin bu gün ergenekon oayinda nasil suyun yüzüne ciktiklari görülmektedir. neden türk solu,
yani kürt solu olmaz mi?
bu gün akpartinin geldigi nokta kürt halkinin vermis oldugu demokrasi mücadesinin disa yansimasidir. düsünün resmi rakamlara göre yirmi bin faili türkiye devleti tarafinda korunanlarin kac tanesi türktür. bunllar bir tesadüf olamaz ve su an türkiyede acik acik olarakta türk metropollarinda kürtlere saldiranlarin türklükle alakasi
olmiyan anadolunun en verimli toprak larina yerlestirilen makadonlardir.
Yani suraya varmak istiyorum. Türk halkiyla bunca acilara ragmen birlikte yasamak istiyoruz, ama hic bir sey eskisi gibi olmamak kaydiyla. Evet Türkiye devleti bence de pkk'yi dikkate almali, onunla daha rahatca sorunlari cözecegine ben de inaniyorum.
ibrahim candan / isvicre
06.03.2010 / Gomanweb
Sayin Elveren
diyorsunuzki Türkiye de ortam müsaittir ve kossullar mevcuttur..
bir bakalim kosullara:
kanimca önce Türkerin yüzyillik olaylarlar yüzlesmesi gerekmezmi; Türkler Askeri vesayet rejimiyle yasamayi ziyadesiyle savunuyorlardir.
O halde önce Trüklerin, Ermeni jenosidi ile yüzlesmesi, Varlik vergisiyle yüzlesmesi, 6-7 Eylül olaylariyla yüzlesmesi, Kockiri, Dersim jenosidiyle yüzlesmesi, Kürd katliamlariyla yüzlesmesi, Corum, Maras, sivas, Madimak, Erzincan Baglarbasi, 33 Askerin nasil öldürüldügü, listeyi uzatmak mümkün ve tüm Anatoliada Türk olmayan diger tüm halklarin
nasil o topraklarda yok olduklarini ögrenmesi ve yüzlesmesiye ancak Kürd Türk sorunu cözülür diye düsünüyorum. Bu toplum tüm bu saydiklarim olgular Fenomenlerle yüzlesmeden; Kürdleri kabul etmesi hayal gibi geliyor bana.. TC: en büyük kazanimi ( PKK nin de yardimiyla mixabin) PKK yi yeryüzünde terör örgütü oldugunu teyit etmistir..bu Türklerin
muazzam kazanimi, ve Türk halkida böyle bakiyor.. o halda diger saydiklarim olgularla yüzlemeyen bir hak, "terör Örgütü" ile yüzlesecekmi!!!
Saygilar
ve size bir yazi göndeeriyorum ekte..
HÜMEYRA SELEŞ * / Cesaret ve vicdan sahibi biri şuna cevap versin: “Ben bu devlete hizmet edeceksem bu devlet kime hizmet edecek?”
Geçenlerde bir yandan kahvaltımı yaparken bir yandan da televizyondan haberleri takip ediyordum. Ekranda haki renkli üniformasıyla yine aynı adam vardı. Morallerinin ne kadar bozuk olduğundan dem vurup sözü yine “Milli birlik
ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olduğu bu günlerde...” diye devam ettirdi. Aynı şeyleri tekrar tekrar duymaya dayanamadığım için kapattım televizyonu.
Düşünüyorum da bu toprakların insanının Kurtuluş Savaşı’ndan beri “milli birliğe, millet olma bilincine” ihtiyacı(!) var. Yüzyıldır doyurulamayan bir ihtiyaç. İnsanın yaşamak için suya ihtiyacı vardır; susuz en fazla üç gün dayanırız. Ama “millet olma” ihtiyacı ve bir asır... Biz de çöl develeri gibiymişiz doğrusu!
Üniformalı amcaya göre başımıza ne geliyorsa bunun eksikliğindenmiş. Millet olamazsak Kürtler ayrı devlet kurarmış; Aleviler yönetimi ele geçirirmiş; bunu gören Çingeneler boş durmaz toprak isterlermiş; ülkenin geri kalanına da irticacılar şeriat getirip, mini eteklileri kırbaçlar, kadınları okumasınlar diye evlere kapatırlarmış!
Eksikliğinde bu kadar zararı olan bir şeyin varlığında sağladığı avantajları da anlatmakla bitiremeyiz! Bunları saymaya kalkarsak bazı ön kabullerde bulunmamız lazım. Mesela bu “millet olma bilinci” meselesinin kesinlikle ırkçı olmadığını, ülkenin bütünlüğünü sağlamayı kastettiğini söyleyenler olacaktır. Normal bir insanın buna tepkisi “‘Millet’
ırkı kastetmiyorsa neyi kastediyor?” şeklindedir. Ama burası Türkiye ve burada bambaşka bir siyasi terimler sözlüğü var. Biz de bu toprakların tanımlarıyla konuşalım, şimdilik.
Birinci Dünya Savaşı sıralarında kurulan, doksanların başında da yıkılan Sovyet Rusya’yı hepimiz biliriz. Yetmiş-seksen yıllık ömrü olan bir devlet. İçinde Sadece Rusları değil, Türklerden Ermenilere, Gürcülere kadar birçok milletten insan vardı. Buna rağmen “millet olma bilinci”nin varlığı sayesinde onlarca yıl ayakta kaldı. Ama cahil(!) halkın
bilinçlenmesi tabii ki kolay olmadı. Bu bilinçlenme sistematik bir sindirme ile sağlandı. Önemli olan insanların mutluluğu değil devletin ayakta kalmasıydı. Ki bunu uzunca bir süre için başardılar. O devletin ayakta kalması kime ne fayda sağladı, bu da ayrı bir konu!
Benzer bir şey de Türkiye’de yapılmaya çalışılıyor. Önemli olan insani değerler, vicdanlar, ahlaklılar, bilginler, hepsi bir kenara bırakılıp; aynı kanı taşıyanlar fikri pompalanıyor. Tehcirler, Dersim Katliamı, Şeyh Sait Kıyamı’nın bastırılışı, İstiklal Mahkemeleri, faili meçhuller, Madımak katliamı, Çorum-Maraş katliamları, Ergenekon-PKK
işbirliği planları…
Daha da sayayım mı? Yoksa resmî ideoloji ile büyüyen bedenlerde küçülen beyinler daha fazlasını istemezler mi?!
İşte tam da bu noktada bir soru gelir aklıma! Üniformalı amca; evet, evet, sen. Sen cevap ver!
“Hayatımda bir kere yaşayacağım bu anları, vicdanından haberdar olmadığım insanlarla millet olup, senin transandantal devletine hizmet için mi harcayayım?”
Cesaret ve vicdan sahibi biri de şuna cevap versin:
“Ben bu devlete hizmet edeceksem bu devlet kime hizmet edecek?”
* Konya İmam-Hatip Lisesi Öğrencisi / humeyra_seles@hotmail.com
|