“SESSİZ DEVRİM” DEMOGOJİSİ
Mustafa Elveren (Em. Öğrt.)
Seçim barajının yüzde 10’dan yüzde 3’e veya yüzde 5’e çekilmesi gerektiğini söyleyen arkadaşlarıma ve dostlarıma çok alınıyorum. Ne demek yüzdelik baraj? Hiç demokrasilerde yüzdelik baraj olur mu? Ben böyle bir demokrasi kriterini kabul etmiyorum. Demokrasinin önüne hiçbir zaman baraj konulamaz. Eğer baraj konulursa, o sistemin adı demokrasi olamaz.
Bir ülkede demokrasi ya vardır ya da yoktur. Bunun ortası olmaz. Bazı yumuşamalara demokrasi demek hepimizi yanıltır. Bir çok diktatörlüklerde de Dünya siyaset konjonktürü gereğince zorunlu olarak bazı yumuşamalar yapılabiliyor. Bu tür yumuşamaların demokrasi ile hiçbir ilgisi yoktur.
Öyle bir sistem ki; yeşil cüppeliler ile siyah cüppelilerin danışıklı dövüşleri bize demokrasi diye yutturulmaya çalışıyor. Bu ülkeyi yeşil cüppeliler ile siyah cüppeliler başka bir deyimle asker postallılar ile medrese takunyacıları hep yönettiler ve yönetmeye de devam ediyorlar. Ne yazık ki, bu ülkeye hiç bir zaman demokrasi uğramadı. O nedenle, demokrasi mücadelesinin bizler için çok acil olduğunu her zaman söyledim. Bundan sonra da söylemeye devam edeceğim.
Sayın Başbakan ülkenin yazar ve çizerlerinin gözünün içine baka baka “Sessiz Devrim” demogojisini yapmaktadır. Tıpkı 12 Eylül darbesinden sonra Süleyman Demirel’in ve merhum Alp Arslan Türkeş’in Nazım Hikmet’in şiirlerinden alıntı yaptıkları gibi. Bu ne biçim “Sessiz Devrim” ki;
Hala onlarca gazeteci ve yazar siyasi düşüncelerinden dolayı hapislerde tutulmakta ve yüzlercesi hakkında ise, soruşturmaları ve mahkemeleri devam etmektedir.
Hala “terör” bahanesiyle, yüzlerce siyasetçi ve belediye başkanları hem de kameralar önünde kelepçeli olarak asker disiplini ile sıraya konularak, hapishanelere gönderilmektedir.
Hala ülkenin dört bir yanında binlerce çocuk polise taş atmaktan cezaevlerinde bulunmaktadır.
Daha bir kaç hafta önce Tunceli Cumhuriyet Savcılığı benim bir yazımdan dolayı Tunceli'de bir grup emekçi kadın tarafından çıkarılan Tunceli Emek Gazetesi hakkında soruşturma açtı.
Maalesef ülkemizde demokrasi yoktur. Hele bir de benim gibi sosyalist demokrasiyi savunmanın ve o çizgide bir site yönetmenin zorluğu ve bedeli her zaman olacaktır. Dolayısıyla, bir çok demokrat ve sosyalist aydınlar eleştiri sınırını fazla genişletemiyor, internet üzerinde bile kendilerini serbestçe ifade edemiyorlar. Edenler ise, soruşturmaya tabi tutuluyor.
Çünkü, her hangi bir şirkete veya kuruma iş baş vurusunu yaptığınız zaman, o kurumun yetkilileri hemen arama motorlarından sizinle ilgili araştırmayı yapıyorlar. Eğer hoşuna gitmeyen Gomanweb gibi sosyalist demokrasi çizgideki bir sitede yazılarınız fark edilirse, iş vermiyorlar. Ya da mevcut işinden de çıkarıyorlar.
Sadece Gomanweb'te mesajı, yazısı, resmi ya da bir şekilde ismi yayınlandığı için kimisi iş yeri sahibi tarafından uyarıldığını, kiminin iş başvurusunun kabul edilmediği, kimi de mevcut çalıştığı işyerindeki amirleri henüz fark etmemişken kendisine ait dökümanın siteden silinmesini istemişlerdir. Bu şekilde kaygılananlar ve sitede yayınlanan kendilerine ait dökümanların silinmesi için onlarcası baş vurdu. Hepsinin isteği yerine getirilmiştir. Çünkü, ekmek kazanmak çok zor. Hele hele Türkiye'de daha da zordur.
Eğer “sessiz devrim” bu ise, alın “sessiz devrim”i başınıza çalın. Bir ülkede insanlar fikirlerini serbestçe söylemeye cesaret edemiyorlarsa, o ülkede demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. 17.04.2010
Mustafa Elveren
E-Posta: mustafaelveren@gmail.com WEB : www.gomanweb.com
17.04.2010 / Gomanweb E-POSTA İLE GELEN YORUM VE ELEŞTİRİLER Bir Gün Adil Bir Dünya'da Yaşayacağız...
Sayın Hocam Mustafa Elveren, doğruyu bulmak için eğriyi de incelemek ve dinlemek gerek. Yaşadığımız şu devirde doğruluğun haklılığın dürüstlüğün bir bedeli vardır ve var. Sayın Hocam, demokrasi, demogoji, doğru ve eğri, gerçek ve yalan yemin ve inanma haklı, haksız cennet ve cehennem çoğalta biliriz. Sayın Hocam, Biz Türklerin Anadoluda varoluşumumuzdan bu güne kadar tarihin derinliklerine bakıldığında hem kültürel hem ekonomi hem inanç hem siyasi olarak hep hakkın ve adaletin yanında olduk. Sayın Hocam, ne yazıkki bu mücadelenin adına bir türlü ne adalet dedirte bildik ne de demokrasi ama hep denize düşmüşüz hem de yılana sarılarak gelmişiz. Sayın Hocam, bu durum karşısında dahi demokrasiye ihtiyacı olanlar dahi demokrasi kelimesini tek ağızdan koro halinde söyleyememişiz. Sayın Hocam, bu topluma bu yurda bu Cumhuriyete kim dost kim düşman ayırt edememişiz. Hocam, şu anda bir siyasi akım var hani zenginlerin partisi bir siyasi parti var Cennetin Cehennemin anahtarının elinde olduğunu söylüyor diğer bir siyasi parti var ki sosyal demokrat diyorlar ki bu partide güya yoksulların partisi ama şöyle bir baktığınızda işte bu sosyal demokrat denilen parti ne köylden ne işçiden ne emeliden ne de gece kondudan oy alamıyor. Sayın Hocam, neden işte yukarda saydığım köylüsünden işçisinden bir uyanma var bu güne kadar kandırıldıklarının farkına vardılar yoksa demokrasi bir atmacanın bir bıldırcını yeme hakkına sahip olduğu anlamını taşımamalı. Sayın Hocam, işte insanın günlük yaşamında karşılaştığı olaylar ve durumlar eyvah denildiğinde kandırılmış hatta kendi toplumunun içinde dahi yalnız kaldığınızı göreceksiniz, çünkü inanmanın bedelinin bir insana neye mal olduğunun hala farkında olmayışımızdır. Saygılar
Musa Karakaş / musakarakas@garipmusa.com
|