Mazlum Doğan'ı Övmekten Ceza Almak
Köylüm, ilkokul arkadaşım ve halk arasında “Çağdaş Kawa” olarak kabul edilen
sevgili Mazlum Doğan’ı övmekten Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi’nce 3000,(üçbin)
Lira adli para cezasına çarptırıldım.
Adı geçen mahkeme dört sayfalık gerekçeli kararında özetle; “Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 9.maddesine göre Türk Milleti adına yargılama
yetkisini kullanan bağımsız Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi, sanık hakkında
açılan kamu davasına ilişkin yaptığı açık yargılama sonunda, atılı suçu ve
suçluyu övmek suçundan sanık Mustafa ELVEREN’in eylemine uyan TCK.nın 215/1,
43, 50/1-a, 52/2-3 maddeleri gereğince 3000 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına, karar verilmiştir”
Kararın sonuç bölümünde ise; “…sanığa verilen adli para cezası miktarı,
sanığın şahsi ve ekonomik durumu göz önünde bulundurularak takdiren TCK.nın
52/4 maddesi uyarınca taksitlendirilmesine yer olmadığına, ödenmeyen adli para
cezasının hapse çevrilmesine, sanığa ihtarına…” diye devam ediyor.
Bu
ikinci davadır. Sırada daha kaç dava olduğunu bilmiyorum. Yaklaşık 10 defadan
fazla ifade verdim. Bunların hangilerinin dava safhasına dönüştüklerini
ileride öğreneceğim.
Mahkemenin hukuka aykırı olarak verdiği bu karara karşı yasal süresi içinde
Yargıtay’a gönderilmek üzere, temyiz dilekçesi hazırladım. Henüz taslak
halinde olan söz konusu dilekçemde açıkladığım bazı hususları kısaca sizlerle
de paylaşmak istiyorum;
“Türkiye’de ifade özgürlüğü yoktur, kısıtlıdır, ifade özgürlüğü
kurumlaşmamıştır. Türk siyasal hayatında resmi ideoloji çok önemli bir
kurumdur. Siyasal hayatı belirleyen ve yönlendiren kurum resmi ideolojidir.
İfade özgürlüğünü kurumlaştırmayan bir siyasal sisteme demokratik demek mümkün
değildir.” (T.Demirer)”
Düşünce ve ifade özgürlüğünün bir toplumda kurumlaşması, demokrasinin, bilim
ve sanatın temel koşuludur. (ag)
Savcılık iddianamesinde “suç”unu övdüğüm iddia edilen Mazlum Doğan PKK
kurucusu iddiasıyla tutuklanmış ve tutuklu bulunduğu Diyarbakır Cezaevi’ndeki
baskıları protesto etmek için 1982 yılının 21 Mart’ında bedenini ateşe vermek
suretiyle hayatına son vermiştir. Yani 29 yıl önce aramızda ayrılan köylüm ve
ilkokul arkadaşım Mazlum Doğan’ın yaşamından bahsetmenin, O’na saygı göstermek
suç sayılması vicdanlara sığmadığı gibi evrensel hukuka da uymamaktadır.
Sevgili arkadaşım Mazlum’un cenaze töreninde bulunamadım. Cenazesine
-muhtemelen- ailesi, akrabaları, yakınları, köylüleri katıldı ve imam cemaate
sordu: “Merhumu nasıl bilirdiniz?” Cemaat -yine muhtemelen- bir ağızdan
yanıtladı: “İyi bilirdik.”
Bu
durumda, Mazlum’a “helallik” veren cemaat, sizce “suçu ve suçluyu övmüş”
müdür?
“Adalet, sadece adalet değildir; vicdansız adalet, adalet olamaz; adaletin
vicdana olan ihtiyacı büyük ve belirleyicidir…”
Burada, tanıdığım, sevdiğim, köylüm ve arkadaşım olan insana ilişkin
kanaatlerimi ifade ettiğim yani vicdani gerekliliklerimi yerine getirdiğim
için “cezalandırılıyorum.”
Hiçbir kanun ya da “kanuni olduğunu iddia eden” bir düzenleme benden, vicdani
kanaatlerimi ifade etmememi isteyemez! Bu tür düzenlemeler evrensel hukuk
kurallarına aykırıdır.
O
nedenle; düşüncelerimi, vicdani kanaatlerimi özgür biçimde ifade ettiğim için
davanın “Düşünce ve ifade özgürlüğü” çerçevesinde değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Evrensel demokrasinin ülkemizde bir an önce tesis edilmesi için demokrasi
güçlerinin daha çok çaba göstermesi gerekmektedir. Başaracağımıza inanıyor ve
diliyorum.
NOT: 1-
Yukarıdaki bazı alıntılar benzer bir davada yargılanan yazar Sayın Temel
Demirer’den aktarılmıştır. Sayın Demirer’in katkılarından dolayı kendisine
teşekkür ederim.
NOT: 2-
Dört sayfalık gerekçeli mahkeme
kararını önümüzdeki zaman dilimi içinde sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
mustafaelveren@gmail.com
|