Mustafa Elveren – Em. Öğrt
Bilindiği gibi, Türkiye’de
20 Ekim 1991 yılında Milletvekili Genel seçimleri yapıldı. Bu seçimde o dönemin
partilerinden HEP-SHP ittifakı sonucunda, SHP 88 milletvekili ile TBMM’ne girdi.
Seçim öncesinde görüşmelerin sonuçlanması için her iki partinin genel yönetim
kurullarının ayrı ayrı aldıkları karar gereğince, genel başkanlarına (Erdal
İnönü – Fehmi Işıklar) tam yetki verilmişti. Bu iki parti lideri kendi
aralarında yaptıkları görüşmeler sonunda milletvekilleri listeleri hazırlandı
ve kamuoyuna açıklandı. Listeler hazırlanıp açıklandıktan sonra, yine her
seçimde olduğu gibi Kürtler arasında kırılmaların ve küskünlüklerin yaşandığı
görüldü.
On beş yıl önce yapılan bu
seçimlerde listeler hazırlanırken, HEP kontenjanından gösterilen
milletvekillerinin isimleri, seçim bölgelerinde seçilemeyecek şekilde
listelerin sonlarına konulmuşlardı. Hatırlanacağı üzere, o dönemde yapılan
milletvekili genel seçimlerinde “TERCİH” sistemi vardı. Halk seçimlerde oy
kullanırken, tercihini HEP kontenjanındaki millevekiline göre kullandı ve bu
gün “PKK’yi Meclise Taşıdılar..” dedikleri olay da bundan ibarettir. Yani
bunları SHP veya HEP değil, seçime girdikleri bölgenin halkı tarafından
seçilerek meclise girdiler. Özcesi, Kürtler tercih sisteminden yararlanarak,
kendi milletvekillerini meclise gönderdiler. Göndermesine gönderdiler de, sonra
ne oldu?.Yaka-paça meclisten çıkartılarak, bir bölümü yurt dışına çıkmak
zorunda kaldı ve bir bölümü de yaklaşık on yıllarını ceza evlerinde geçirdiler.
Daha sonra Sayın Yaşar Kaya tarafından “Karanlık Fehmi”, “İşkembeci Salih” gibi
çok anlam ifade eden sözler tarihe not olarak düşecekti Sanırım, o seçimde
Sayın Yaşar Kaya da Urfa’dan HEP kontenjanından adaydı. Bizzat bu işin içinde
yer almış bir partili şahsiyettir. Bu günlerde Türkiye’de bir bardak suda
fırtına koparmaya çalışan iktidar ve muhalefet liderleri, öyle anlaşılıyor ki,
önümüzdeki seçim stratejilerini bu yalan mekanizması üzerinde
kurgulayacaklardır. İşte tam da burada Sayın Yaşar Kaya’ya çok önemli bir görev
düşmektedir. Hem bu yalanlara cevap olması bakımından, hem HEP-DEP tarihine ışık
tutması ve hem de gerçeklerin karanlıkta kalmaması açısından, mutlaka bu konuda
belgeleriyle birlikte bir kitap yazması gerekir. En azından, hemen bu gün
itibariyle, bir makale yazarak katkıda bulunmasını çok arzu ediyorum. Tabi
benimki bir istek ve temennidir. Kendisinin sağlık sorunlarını tahmin ediyorum.
Bu sorunlarına rağmen, yine de bunu yapacağına ve bize ışık vereceğini
düşünüyorum.
Denilebilir ki, o dönemde
o kadar kişiler bu işin içinde varken, neden Yaşar Kaya’ya? Çünkü, Yaşar Kaya,
Musa Anter gibi Kürt ileri gelenleri ve şahsiyetleri birer tarihtir.Aynı zamanda
bu olayların “ hem canlı tanığı, hem sanığı”dırlar. Bu günlerde internetle
uğraşmaktan epey zamandır kitap okumuyordum. Kitaplığımı biraz karıştırdım,
Sayın Yaşar Kaya’ya ait 1993 yılında ilk baskısı yapılmış “GÜNDEM YAZILARI”
isimli sadece bir tek kitabı vardı. O kitapta da o döneme ait fazla bir belge
ve bilgiyi göremedim. Belki başka eserlerinde vardır da, ben bulamamış
olabilirim. O nedenle, Sayın Y.Kaya hem bizleri ve hem de kürt ve türk kamuoyunu
aydınlatması bakımından bu konularda acilen bilgilendirmesi gerektiğini
düşünüyorum.
Türk ve Kürt halkının bu
günlerde daha çok acı, kan ve göz yaşları içinde olduklarını, karanlık güçler
tarafından bir kuyunun içine atılmak istenilmektedir. Bu tabloyu görünce,
insanların “enseyi karartmak’ üzere olduklarını söylemek, sanırım abartılı
olmaz. Her şeye rağmen, demokrasi ve özgürlük mücadelemiz devam edecektir.
12.04.2006
MUSTAFA ELVEREN