Sivas Katliamı
Ve 33 Sayısının Uğursuzluğu.
Mustafa
Elveren – Em. Öğrt
Gazeteci-yazar
Şükrü Yıldız’ın
“Sivas
olayları bir kesime yönelik başlatılan bir operasyonun parçasıdır. Uğur Mumcu,
Turan Dursun, Behiye Üçok cinayetlerini bu kapsamda görüyorum. Arkasında
herkesin kafasından geçen derin devlet vardır.”
Şeklinde yaptığı
tespit bence doğrudur..Çünkü, Van’da Mustafa Muğlalı’nın emriyle 33 kürt
köylüsü öldürülmüştür.Keza, Sivas'ta gerici-yobaz maşalar tarafından 33 alevi
aydını ve sanatçıyı çok vahşice yakarak katletmişlerdir. Sivas katliamının
hemen ardından Başbağlar Köyü’nde 33 silahsız sivil kişi öldürülmüşlerdir. Kim
veya hangi örgüt yaparsa yapsın, insanlık dışı bu vahşet kabul edilemez. 33
sayısı dikkat çekicidir. 33 sayısı tesadüf olabilir mi? Bu uğursuz sayı ile
katliamcı karanlık güçler arasındaki bağlantının olabileceği ip ucunu bize
vermiyor mu? Bazen komplo teorileriyle faili beli-rsiz olaylar hakkında doğru
sonuca ulaşmak mümkündür.
Aleviliğin yarattığı Ali’nin çocuklarını Kerbela’da katleden Emevi zihniyeti ile
Sivas’ta 33 Alevi’yi diri diri yakan zihniyet aynıdır. Bu Emevi zihniyeti o
günden bu güne kadar hep iktidardadır. Sadece zaman zaman kılık değiştirmiş,
bazen de isimini değiştirmiştir. Padişahlık ismini cumhur, imparatorluk ismini
de cumhuriyet yapmıştır. Türk ırkına dayalı tek tip millet ve Hanefi mezhebinin
dayatıldığı tek din İslamın hakim olduğu bir Türkiye’ye laik denilemez.
İran’da şahlık gitti yerine İran İslam Cumhuriyeti geldi. İsimlerinin yer
değiştirilmesinin dışında başka ne değişti? Cumhuriyet yönetiminin kendine has
özellikleri vardır. En önemli özelliği ise, demokrasidir, özgürlükçü laikliktir.
Dolayısıyla, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi birçok hak ve özgürlüklerin
kullanılmasıdır. Oysa, Osmanlı’dan günümüze kadar sahte haklarla hep
uyutuluyoruz. 5 yılda bir yapılan göstermelik seçimler ile kadına seçme ve
seçilme hakkı gibi bazı makyajları yaparak, demokrasi diye bize yutturuyorlar..
Darbelerin bile demokrasi için yapıldığını söyleyen diktatörler, halkı hep
kandırmaya çalıştılar.Yalancı ve talancı düzeninin hakim olduğu, tek tip dine
dayalı olan bir devlete laik denilebilir mi? Ne yazık ki, olmayan laikliği
yıllardır varmış gibi yine halkı uyutmaya devam ediyorlar.
Öyle ise, ne yapacağız? Tüm bu yalan,talan,sahte düzenini değiştirerek, yerine
“Demokratik Cumhuriyet” projesiyle gerçek cumhuriyeti yeniden inşa etmektir.
“Demokratik Cumhuriyet” projesi çok geniş kapsamlı bir projedir. Her ülkenin ve
her toplumun şartlarına göre, özerklikten federalizme hatta konfederalizme kadar
geniş boyutlu ele alınmalıdır. Eğer projeyi doğru anlarsak, bu proje Güney
Kürtlerine engel değildir, tam tersine katkı sunmaktadır. Bu proje üzerinde
herkesin bir daha düşünmesi gerekir. Hemen ön yargılarıyla kestirip atmak doğru
olmaz. Ben, Kürtlerin ve Alevilerin başta olmak üzere, halkların ve inançların
özgürlüğünü bu projede görüyorum.
PKK
Lideri’nin bu haftaki görüşme notlarındaki şu cümlelerinin altını çizmek
istiyorum. :
"ABD
Kürtler içinde gelişen milliyetçi ulusçuluğa beni engel gördüğünden tasfiye
kararı aldı. Çünkü benim ideolojim milliyetçilik değil, demokratik birliktir. Bu
süreçte Avrupa Birliği de Kemal Burkay, İbrahim Güçlü gibilere olanak sağlayarak
ABD'nin tasfiyesine güç verdi.”
Bu açıklama gerçekçi ve samimidir. Ben hiç kuşku duymuyorum. Konu AB’ye
gelmişken, kurdistan-post yazarı Sayın Hasan Deniz’in sorduğu soruya
değinmeden geçemeyeceğim.
“acaba
Türkiye mi Avrupalışacak yoksa Avrupa mı Türkiyelileşecek?”
Çok yerinde bir soru olduğunu düşünüyorum.
Soruyu yine kendisi cevaplamış;
Artık
ikinci şıkı kendime daha yakın hissediyorum”
Evet, bu
saatten sonra ben de böyle olduğunu düşünüyorum.
33
canımızı yakan zihniyet, Madımak otelini kebap salonu çevirerek adeta
kışkırtıcılık yapmaktadırlar. Kürtleri, Alevileri ve demokrat solcuları CHP
‘den atan Baykal hizipçiliği, otelin müze olması için TBMM’ne kanun tasarısını
vererek, yıllardır kandırdıkları Alevileri bir defa daha uyutarak oy avcılığını
yapmaktadır. Fakat, Kürtlerin özgürlük mücadelesi Alevileri de uyandırmıştır.
Demokrat ve aydın alevi çevreleri, ne siyah cüppelilerin, ne de yeşil
cüppelilerin yanında taraf olmayacaktır. Demokrasi ve özgürlük güçleriyle
birlikte hareket etmelidirler.
01 .Temmuz. 2006
Mustafa Elveren – Emekli Öğretmen