BİRBİRLERİYLE
KÜS KÜRT SİYASETÇİLERİ
Mustafa Elveren – Em. Öğrt
6 Temmuz 2006
Perşembe günü
Sayın Hasan Bildirici'nin
Kurdstan-Post
sitesinde yayınlanan
"Benzeşmek"
başlıklı yazısındaki kürt siyasetçileri ile ilgili şu cümleleri dikkatimi çekti.
"… her birinin boyun ve
yakasında bir değil, bir çok dava var... Bir kısmı da siyasi yasaklı... Çoğu
devlet memuru da olamıyor…” Anladığım kadarıyla, "Kürt siyasetçileri bu
kadar baskı altındayken, hala neden devlete küs değiller? Küsmeyi bile
beceremiyorlar." demek istiyordur.
Sevgili Kardeşim!
Beceremediklerinden değil, birbirleriyle sürekli küs, hatta kavgalı oldukları
için devletle uğraşacak zamanları kalmıyor. Bu kadar baskı altında olan kürt
siyasetçileri Devletle barışık olmaları mümkün mü? Bırakın küsmeyi, radikal bir
şekilde mücadele etmeleri gerekmez mi? Ancak, sürekli iç çelişkiler yumağından
kurtulamadılar. Devlet de bu çelişkiyi iyi kullanıyor. Bence olayı bu çerçevede
değerlendirmek daha doğru olur.
Yazının
içeriğinden anladığım kadarıyla, birlikte yönetme ve yaşamaya yönelik Sayın
Bildirici’nin eleştirileri ve itirazları var. Bu eleştirilerin ve itirazların
önemli bir bölümüne ben de katılıyorum. Ancak, Sayın Bildirici’den küçük bir
farkla , tümden reddetmiyor, birliktelik nasıl olmalıdır? Sorusuna çözümleyici
cevap aramak gerekir. Yani Kürtlerin yararına olan bir birliktelikten
bahsediyorum. Eğer birlikte yaşamak Kürtlerin yararına ise, (Ki, ben öyle
olduğuna inanıyorum- bu konuda zaman zaman görüşlerimi de açıkladım) BİRLİKTE
YÖNETME VE YAŞAMA Projelerini yapmalıyız. Halihazırda var olan projeyi de
geliştirmek mümkündür. Aksi halde, Kürtlerin aleyhine olabilecek hiçbir
birlikteliği kimsenin kabul edemeyeceğini, sadece Kürtlerin değil kendisine
insanım diyen herkesin bilmesi gerekir.
Fakat, biz her
şeyi çabuk unutuyoruz. Bir defa HEP ve DEP dönemini hatırlayınız. Gerek SHP ile
yapılan ittifak görüşmelerinde, gerekse meclise girdikten sonraki aşamalarda,
birçok entrikaların çevrildiğini, yine bir kasım kürt siyasetçileri tarafından
yazıldı-çizildi-söylendi. Bunlar ayrı bir yazı konusudur. Diğer taraftan, bir
veya birbuçuk yıl sonra milletvekili seçimleri yapılacaktır. Seçimler
yaklaştıkça, isimlerinden başka hiçbir büyüklüğü ve potansiyeli olmayan
(isimlerini burada açıklamak etik olarak doğru bulmuyorum) bazı kürt partileri
ve şahsiyetleri hemen siyasi görüşlerinden 180 derece dönüş yaparak, DTP ile
ittifak arayışları içine girebiliyorlar. Girmesine girsinler de, bu ittifak
seçim sabahı kadar olabiliyor. Yani ilkeli bir ittifak yapmıyorlar, yapmış gibi
görünürler, seçim ertesinde eğer bir başarı elde edilmiş ise, hemen en büyük
payı kendilerine çıkaracak ve partiyi ele geçirmeye kalkışacaklardır. Şayet
başarı yerine yenilgi oldu ise, bu defa elli dereden su getirerek, suçu
başkasına yüklemeyi beceriyorlar. Yine o bildik saldırılarına devam
edeceklerdir.
Geçen günlerde,
DEP eski milletvekili Sayın Orhan Doğan’ın ortaya attığı bir tez vardı. Her ne
kadar Kongra-Gel Başkanı Sayın Zübeyir Aydar bizim böyle bir düşüncemiz ve
çalışmamız yok dese de, bu tezin ortaya atılmasıyla, Devletin bu tezden kaygı
duyduğunu tahmin etmek zor değildir. Sayın Orhan Doğan’ın bu tezi bence dikkate
alınmalıdır. Yine bağımsız adaylarla girip girmeme durumu da bu günden itibaren
tartışmaya açılmalıdır. Yoksa, tam seçim arafesindeki tartışmalar sonuç
vermiyor. Eski tas,eski hamam olur. DTP’nin kongresi başarılı geçtiğini
söyleyebiliriz. Ancak, hala Genel Başkanlık yapmış olanlar bile (HEP-DEP-ÖZDEP-HADEP-DEHAP-ÖTP-DTP)
henüz kendi aralarında ilkeli bir birlikteliği sağlamadıklarını hepimiz
biliyoruz. Ancak, burada DTP'nin başarısız olduğu anlamını çakarmamalıyız.
Peki Ne
yapmalı? Bu soruya en iyi cevabı, Kurdstan-post sitesi yazarlarından Sayın
M.Salih Erol veriyor. "En
kısa zamanda bütün komplekslerden arındırılmış, özellikle de “ben” kompleksinden
arındırılmış, herkesin kendi kimliğini koruyabileceği “ulusal bir kongre
yapılmalıdır. Kürdün her rengi bu kongrede temsil edilmelidir." Bu
görüşe katılmamam mümkün mü?
Sevgili Hasan
Bildirici hala diyor ki!, Kürt siyasetçileri devletle küsmeyi beceremiyorlar.
Be Kardeşim, birbirleriyle küsmeyi beceriyorlar ya! Birbirleriyle kavga
etmekten ve birbirlerine iftira atmaktan devlete sıra gelmiyorki. Her şeye
rağmen yine de Büyük Yazar Sayın Çetin Altan’ın dediği gibi,
“Enseyi karartmayalım”.
07.07.2006
Mustafa Elveren
– Emekli Öğretmen
NOT:Aslında bu haftaki
yazımı bana mesaj yoluyla iftira atan bazı kaçkınlara cevap niteliğinde
hazırlamıştım. Ancak Sayın H.Bildiricinin yazısı üzerine, yukarıdaki yazıyı
yayınlamayı uygun gördüm. Eğer önümüzdeki hafta bir engel çıkmazsa, iftiracılara
gerekli yanıtları vereceğim.
elverenmustafa@hotmail.com
www.komanweb.bravehost.com