Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu

 

 

Sivas Şehitleri

 

 

1 Ocak 2007 Tarihinden İtibaren HİT

Kutbettin Özer’e Cevap

Mustafa Elveren – Em. Öğrt

Sayın Özer,

Komanweb’de yayınlamak üzere bana göndermiş olduğunuz  “APO`nun  T.C devletine olan akıl hocalığı, Bölüm – 1” başlıklı yazınızı, inceledikten sonra aşağıdaki mesajla yazıyı yayınlamayacağımı size bildirmiştim. Bu mesaji aynen aşağıya alıyorum.

 “Sayın Özer, Apo - 1 başlıklı yazınızı çok dikkatlice inceledim.  "Apo-2" ve devamı da olcağı anlaşılmaktadır. Demokratik anlayışım gereğince, görüşlerinizin açıklanmasından yanayım. Söz konusu yazıdaki görüşlerinizin büyük çoğunluğuna katılmıyorum. İşin eleştirisel yanlarına katılmak mümkün olabilir. Ancak, işin suçlayıcı yönleri de görülmektedir.  Bu itibarla, Sayın A. Öcalan'ın kendisini savunabilmesi için, yazının bir örneğini doğrudan posta yolu ile İmralı Hapishanesine  de göndermeniz,  kendisinin demokratik bir hakkıdır.

Yazınızda Sayın A.Öcalanla ilgili bazı suçlayıcı ifadelerin bulunmasından
dolayı, tek taraflı bir görüşü yayınlamak, Siz de takdir edersiniz ki,
demokrasiyle bağdaşmaz.. Bu sebeple, yazı yayına konulmamıştır. Aynı
eleştiriler ve suçlamalar bana yapılmış olsaydı, inanınız ki, hiç bir
noktasına ve virgülüne dokunmadan yayınlayacaktım. İsterseniz , bu mesajdan sonra bana aynı mahiyette  (Hakaret ve küfür  olmaması kaydıyla) suçlayıcı ya da eleştirisel bir yazı gönderebilirsiniz. Derhal yayınlanacaktır ve aynı içerikle sadece cevap yazar ve yine kendi cevabımı veya savunmamı da birlikte yayınlardım. Böylesi yazıların yayınlanması ve eleştirinin yapılması, demokrasi kültürümüzü zenginleştirir. Umarım beni anlamışsınızdır. Selam, sevgi ve saygılarımı sunar, dostça kalmanızı dilerim. Mustafa Hoca”

Bu mesajdan hemen sonra  beni eleştiren yazınızı gönderdiniz. Bu yazınıza  hiç dokunmadan aynen yayınladım.  Fakat, “düzeltme”  adı altında  Apo-1 başlıklı yazınızı kelime oyunu yaparak , sayfaları dolduran PKK ve Apo’yu   modası geçmiş o bildik suçlama ve karalamalarınızı yaparak  (tam sekiz sayfalık) ikinci bir yazı gönderdiniz. Yetmedi,  bu defa aynı yazıyı sadece mesajin başlığını değiştirmek suretiyle tekrar gönderdiniz. Her defasında sekiz sayfalık yazınızı tekrar tekrar okumak zorunda kaldım. Zaten kürt olduğunu söyleyen birkaç  site yayınladı. Yazıyı beni bilgilendirmek amacıyla gönderdiğinizi  belirtmişsiniz.  Beni veya başkalarını  bilgilendirmeden önce, yazınızı  Sayın A. Öcalan’a doğrudan  İmrali Hapishanesine gönderseydiniz bana göre daha doğru  ve demokratik olacaktı.  Şimdi,  öncelikle benimle ilgili yapmış olduğunuz eleştirilerinize cevap vermek istiyorum.

Bakın benimle ilgili yazdığınız şu cümlelere kargalar bile güler. “Siz emekli bir öğretmensiniz. Ben ise Türk devleti tarafından atılan ve kovulan eğitimci bir öğretmenim. Emekli olduğunuz tarihe kadar Türklerin al Bayrağını salladınız, İstiklal marşını birlikte okudunuz, Okula girmeden Türküm doğruyum çalışkanım yemini minicik talabeleriniz okudunuz. Üstelik Sömürgeci devlet tarafından emekli oldunuz. Emek verdiğiniz öğretmenlik hizmetinden emekli maaşla geçiminizi sağlıyorsunuz.., Türkiye'de binlerce Kürdlerimiz sizin ve benim konumda olanlar var. Bir ekmek parçası için Egemen ve sömürgeci devlete kendimizi teslim etmişiz.“  Bu tespitiniz  gerçekçi değildir..  Çünkü, “Türk devleti tarafından atılan ve kovulan’a  kadar Siz de aynı işi yaptığınızı söylüyorsunuz. Günaydın!  Şimdiye kadar neredeydiniz? Daha yeni mi aklınız başınıza geldi? O tarihlerde yaptığınız işin karşılığında maaşınızı da alıyordunuz. “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?”  deyimi  sanki  Size göre söylenmiştir.

 Sizler gibi  ben de bir çok arkadaşımla birlikte, ölümle burun buruna bu ülkede yaşamak zorunda kaldım. Yine, “Yeşil” ve benzeri devlet destekli kontralar bölgede cirit atarlarken bile hiçbir zaman yurt dışına çıkmak gibi bir kolaylığı da seçmedim. Bu yolu seçenleri de kınamadım, aksine kendilerine saygı gösterdim. Çünkü ölüm korkusu farklı bir şeydir.   Ve insan hakları savunucusu arkadaşlarım Avukat Metin Can ve Doktor Hasan Kaya Elazığ’da “Yeşil” ve benzeri  kontralar tarafından katledildikleri halde, demokrasi ve özgürlük mücadelemizden vaz geçmedik. Tam tersine daha da bilendik.  Bana ve arkadaşlarıma karşı devletçe yapılan baskı ve sürgünleri ancak  birkaç kitab’a sığdırabilirim. Peki, Sizin deyiminizle  marşını söyleyen, bayrağını dalgalandıran öğretmenine Devlet neden bu kadar  baskı ve zulmü yapsın?  Devlet bu zülmü ve baskıyı bize dayatmaya çalıştığı dönemlerde, sizler de çok iyi biliyorsunuz ki, Türkiye PKK’ye karşı Güneyli güçleri destekliyordu. Öyle değil miydi? Bu bir satraç veya dama oyunudur. Hala da aynı oyun devam etmektedir. Sizin o yazdıklarınızı yemeyecek kadar kürt halkının önemli bir kesimi bilinçlenmiştir.  Yıllardır aynı şeyi yapıyorsunuz.  PKK ve Apo’ya saldırmak sizlerin genlerinizde zaten vardır.  Ondan sonra da bindiğiniz dalı kesmeye çalışıyorsunuz. Bu da tipik bir kürt tipolojisidir.  Bakınız, ben PKK’li değilim. Bunu ispatlamaya  mecbur da  değilim. Devletin istihbarat arşivlerinde hakkımda “bölücü ve yıkıcı örgütlerle ilişkili…” gibi yalan, yanlış ve iftiraların yazıldığını biliyorum. Nereden biliyorum? Çünkü hakkımızda onlarca soruşturma, inceleme ve davalar açıldı, o davalardaki Milli Eğitim ve OHAL Valiliğinin yaptığı savunma ve ek dilekçelerinden biliyorum. Ben KÜRT-KIZILBAŞ-KOMİNİST kimliğimi  demokrasi ve özgürlük mücadelesiyle kazanmaya çalışıyorum. Kalemimden başka hiçbir silahı tanımam ve kubul de etmem. Hepsi bu.

Eleştiri diye sunduğunuz “Apo-1” başlıklı yazınız, eleştiri sınırını çok.. çoook aşmış, konuyu bilerek bu aşamaya getirmek, size de, kürtlere de hiçbir yararı yoktur. Tam tersi zararı vardır.  Hem Kürtlerin birlikteliğini savunacaksın, hem de  önemli bir kürt örgütüne ve liderine aşağılayıcı yazılar yazacaksınız. Sizlerin amacı Kürtlerin birlikteliğini savunmak değil, tam tersine kavgalarını körüklemektir. Aynı şeyler bir zamanlarda Sayın Barzani veya Talabani hakkında da söyleniyordu.  Hatta  bir ara Dünya basınına kadar yansıdı. Onu da geçelim, şu anda  güneydeki kürt bölgesinde hangi şirketler ve iş adamları nemalanıyor.  Sizlere de sormazlar mı, kapitalistler nemalansınlar diye mi Kürtler kanını döktüler? Buna rağmen ben diyorum ki, böyle de olsa, bu Kürtlerin önemli bir kazanımıdır. Onları rencide etmeden, kavgayı önleyecek yazılar yazmak daha doğru olmaz mı?  Başka türlü birlikteliği ve barış nasıl sağlayabilirsiniz? 

Bakın, bu konuda Kürdistan-Post sitesi çok güzel bir çizgi yakalamış. Kürtlerin birlikteliği bu açıdan çok önemlidir.  Bu site PKK ve liderini sizden daha çok eleştiriyor. Ancak, çok önemli bir farkla yapıyor.  Çok ince bir diplomasi siyasetiyle gerçekleştiriyor. Halbuki, siz bu diplomatik çalışmayı daha iyi bilmeniz gerekiyor. Bu konuda ciltlerce yazılacak şeyler vardır. Ancak, öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, TMY  denilen kilicı boynumuza geçirmişler. O nedenle yazamıyoruz. Sizler gibi  düşünce ve ifade özgürlüğü olan Avrupada yaşamıyoruz. Sonuçta Türkiye’de yaşıyoruz ve yaşamak zorundayız.

Türkiye ne kadar “egemen ve sömürgeci Devlet” ise, ABD’nin daha çok “egemen ve sömürgeci Devlet”  olduğunu benden iyi biliyorsunuz. Bir sömürgecinin kucağından kalkıp diğer bir sömürgecinin kucağına oturmakla kim kurtulmuştur ki? Zaten şu anda kucağında oturmak zorunda kaldığımız  Devletin en azından huyunu ve suyunu  biliyoruz.. Peki ABD’nin kucağına oturunca ne yapacağız? ABD  Ortadoğu’da kendi stratejisini uygulamak için, zaman zaman Kürtleri destekler gibi görünür, bazen de Kürtleri birbirine kırdırtmıştır. ABD Kürtlerin kanı üzerinde siyaset yapmaktadır. Bu kadar kan ve gözyaşından sonra, gerek güneyde olsun, gerek kuzeyde olsun, Kürtler kendi özgürlüğü için küçük bir ışık yakalamışlarsa, tabiki bu ışığı kendi çıkarlarına göre değerlendirmeleri, en doğal haklarıdır. Hem tekçi resmi ideoloji zihniyetine ve hem de emperyalist ABD’ye  karşı mücadele eden uluslar arası  bir çok kürt dostu kurum, kuruluş ve aydınlar da vardır. Bunlarla işbirliği yapmak daha doğru olmaz mıydı?

Hala  “din taciri”  AKP’nin kürt politikasına güveniyorsanız, çok yanılıyorsunuz. “Kelin merhemi olsa kendi başına sürer” derler ya, AKP’nin de o hesap. Çünkü, adamlar her şeyi islamla çözüleceğine inanıyorlar ya da öyle işlerine geliyor. İslam bu güne kadar neyi çözmüşse? AKP Devletin resmi ideolojisi ile uzlaşmıştır. Eğer güneyli Kürtleri desteklemek istiyorlarsa, bu onların demokrat ve gerçek İslamcı olduğunu göstermez. Mutlaka altında bir hinlik  vardır. Geçmişte PKK’ye karşı  nasıl kolladıysa, bu gün de aynı şeyi yapmak isteyebilir. Yani santraç veya dama taşı oyununa benziyor. Kim ustaca ve iyi oynarsa o kazanacaktır.

  “Ru Sipi” diye tanımlanan bazı kürt siyasetçileri ve partileri,  hem bölgede ve hem de metropollerde  isimlerinin dışında hiç birinin büyüklüğü ve etkinliği yoktur. Bu beyler yıllardır kürt özgürlük mücadelesini veriyorlar. Neden bu güne kadar Apo kadar Kürtler üzerinde etkili olamadılar?  “Yiğidi öldür, hakkını yeme” deyimi boşuna söylenmemiştir.

Buradan hareketle size bir anımı da aktarmak istiyorum. Bir  kaç arkadaşım Elazığ’da  o zamanki adıyla sanırım DBP veya BDP’nin il teşkilatını kurmaya çalışıyorlardı. Fakat bir türlü  9 kişi bir araya getiremiyorlardı. O zamanki HADEP İl Başkanı olan arkadaşım Sayın Hilmi Elçi Hoca’ya bir öneride bulunmuştum. “Hocam, şu DBP’nin kuruluşu için bu arkadaşlara birkaç kişi verelim, partiyi kursunlar, bu cennahta çok parti olması  daha faydalıdır” demiştim. O günkü Hilmi Hoca’nın gösterdiği tepkiyi hiç unutmam. “Dokuz kişiyi bir araya getiremiyorlarsa, ne cehenneme  parti kuruyorlar. Sen bunları bilmezsin, ben çok iyi tanırım, bunlar  partiyi kurunca ilk önce bizimle uğraşırlar. Senin iyi niyetli olduğunu biliyorum, fakat çok saçma bir öneri yapıyorsun”  demişti. O günkü şartlarda Apo’ya saygılarından değil, korkularından dolayı karşı çık(a)madiklarını şimdi anlayabiliyorum. Gerçekten de Hilmi Hocan’ın dediği doğru çıktı.

Sizler de dahil almak üzere, Tüm bu suçlama ve karalamalara  rağmen, kürt ileri gelenleri, aydınları, siyasetçilerinin mutlaka bir araya gelerek,  ortak paydalarda anlaşarak, yeni bir siyasetin üretilmesi şarttır. Bunu gerçekleştirmek için de, artık  Apo’yu suçlama ve karalama siyasetinden bir an da olsa vaz geçilmelidir. Bu yapılmadıkça, Kürtler arasında birlikteliği sağlamak mümkün  değildir.

Selam, sevgi ve saygılarımla.

24.08.2006

Mustafa Elveren

Mustafa Elveren'in Tüm Yazılarını okumak için tıklayınnız >>

 

  Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu