KORKU CUMHURİYETİ VE İRTİCA
Mustafa
Elveren – Em. Öğrt
Türkiye’nin en üst düzey
bürokratları, politikacıları ve bir kısım milliyetçi-ulusalcı kesimleri
tarafından; “irtica ve bölücülük vardır” şeklinde sıkça dile getirenler,
her ne hikmetse aynı zamanda AB’ye de karşı olanlardır. Bunda bir gariplik yok
mu? Hiçbir Avrupa ülkesinde irtica tehdidini duydunuz mu? O halde Sayın Prf.
Mehmet Altan’ın deyimi ile “bizi böyle bir tehlikeden kurtaracak temel hak ve
özgürlükleri tavizsiz uygulayan can simidi AB” olması gerekmez mi? AB ile
irticai yan yana koymak mümkün müdür? Bu soruları daha da çoğaltabiliriz.
Cumhuriyet’in kuruluşundan
itibaren “Ülke ve rejim Komünizm tehditi altındadır” diyenler, Sovyetlerin
dağılması ile birlikte bu defa her gün “ülkemiz irtica ve bölücülük tehditi
altındadır” demeye başladılar. Yani seksen üç yıldır korku üzerinde kurulmuş bir
cumhuriyetimiz vardır. Bir ülkenin yönetim şeklinin adı cumhuriyet olmasıyla
hiçbir şey değişmeyebilir. İngiltere sembolik de olsa krallıkla
yönetilmektedir, ne olmuş yani? Adı Cumhuriyet olan bir çok ülkeden ekonomik ve
sosyal olarak çok çok ilerisindedir. İran İslam Cumhuriyet’inde hala recm gibi
çok katı İslami kurallar uygulanmaktadır. Türkiye’de ise hala göstermelik bir
demokrasiden öteye bir adım ileri gidilmemiştir. Çünkü, temellerini ırkçı veya
dinci kurullara göre oluşturmuş düzenlerin isminin cumhuriyet olmasının hiçbir
değeri yoktur.
Peki ülkemizde gerçekten
irtica ve bölünme tehditi yok mu? Elbette var. Ancak, bu öyle devleti ve rejimi
tehdit edecek nitelikte ve güçte değildir. Aslında, bu durum istihbarat
kurumları ile Ordu tarafından çok iyi bilinmektedir. Eğer irtica tehditi varsa,
zaten Devlet Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kuruluşu başına musallat
etmiştir. İrticanın en alasını buradan aramak gerekir. İşin ilginç tarafı ise,
irtica vardır diye bağıranların Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun
Devlet içinde yer almasını isteyenlerdir.
Dikkat edilirse, “irtica
ve bölücülük” ülkeye hakim oldu diyenler: 1- AB’ye karşıdırlar, 2- İrticaya en
çok pirim veren Devletin Diyanet İşleri Kurumunu savunanlardır. 3- Temel hak ve
özgürlük istemlerini “bölücü, yıkıcı ve irticacı” olarak değerlendirenlerdir. 4-
Demokrasi çerçevesinde görüşlerini dile getirenleri linç etmeye
kalkışanlardır.(Bunun en açık örneği, daha bu gün Dünya’nın en büyük ödülü
olan “Nobel 2006 Edebiyat” ödülünü kazanan Sayın Orhan Pamuk’a yapılan linç
girişimleridir)
Öyle ise, ortalık neden bu
kadar gürültüye getiriliyor? Ben diyorum ki, yeşil cüppeliler ile siyah
cüppelilerin iktidar kavgasıdır. Çok iyi biliyoruz ki, cüppelerin ve yüzlerin
renkleri değişik olabilir, fakat, sermayenin yani paranın rengi tüm Dünya’da
aynıdır. konuyu bir kez de MİT Eski Uzmanı Prof. Sayın Mahir Kaynak’ın
analizinden bakalım; “Ekonomik
kontrolü kaybeden bürokrasi zaten yönetimdeki etkinliğini kaybetmektedir ve bir
süre sonra egemenlik tamamen ekonomik gücü elinde tutanların olacaktır. Asıl
sorun yeni egemenlerin kimlikleri ve dünya üzerendeki bağlantılarıdır. Şu anda
ülkemizde egemenliğin ele geçirilmesi mücadelesi yaşanmaktadır”
Önemle üzerinde durulması gereken bir
analizdir.
Değerli yazar Sayın Prof.
Mehmet Altan’in. “İrtica
Çankaya’nın kod adı mı?” sorusu bence çok anlamlıdır ve bu çerçevede de bir değerlendirme yapmak
mümkündür. Sayın Altan’ın Gazetem.Net sitesinde yayınlanan aynı başlığı taşıyan
haber-analiz yazısını okumanızı tavsiye ederim.
11.10.2006
MUSTAFA ELVEREN
E-POSA :
elverenmustafa@hotmail.com
WEB SİTESİ:
www.komanweb.bravehost.com
|