DERSİM’DE YİBO ÇİRKİNLİĞİ VE “YASADIŞI ŞİİRLER”
Mustafa
Elveren – Em. Öğrt
Dersim’de Yatılı İlköğretim Bölge Okulların(YİBO)da
meydana gelen çok düşündürücü ve düşündürücü olduğu kadar da çirkin haberler
basına yansımaktadır. Son bir hafta içinde peş peşe meydana gelen ve basına
yansıyan iki olay dikkat çekicidir. Pertek İlçe Kaymakamı Okulda kendi
başına arama yapıyor, bir diğer İlçesi olan Mazgirt’e bağlı Akpazar
Beldesi’nde de öğrenciler arasında “cinsel taciz” ve “cinsel istismar” olayı
patlak veriyor. Şimdi olaylarla ilgili basında çıkan haberleri sırasıyla
irdelemeye çalışacağım.
Önce Dersim’in Pertek
İlçesi Kaymakamı Sayın Harun Öksüz’ün şu
sözlerini hep beraber ibretle okuyalım “…Okulun pansiyonuna gittim…
Yaptığım aramalarda yasadışı şiirler buldum. Bunlar suç teşkil ediyor. Bu
konuda da gerekli yasal işlem başlatıldı. Çocuklara bir baba şefkatiyle
sadece okullarıyla ilgilenmeleri gerektiğini söyledim”. (EVRENSEL,
26 /12/2006) Sahi bu Ülke’nin şu andaki Başbakanı da “yasadışı şiir”
okumaktan dolayı cezalandırılmamış mıydı? “ “Yasadışı şiir” ne demek
oluyor? Yine aynı gazetenin haberine göre, Bay Kaymakam öğrenci dolaplarında
bulduğu CHe’nın posterlerini de yasadışı olduğu gerekçesiyle
toplattırmıştır. Düşünebiliyormusunuz? Dünya’da birçok büyük firmanın hala
reklamlarında posterini kullandığı CHE’yi yasadışı gören bir zihniyet
Dersim’i yönetiyor. Hem de “bir baba şefkatiyle”. Buna isyan etmemek mümkün
mü? Şimdi Dersim halkının niçin “isyancı” olduğunu anladınız mı?
Her ne hikmetse bu devlet
Dersim’e hep “bir baba şefkatiyle” yaklaştı, hiçbir zaman anne şefkati
göstermedi. Bu yatılı okulları da Dersim halkına iyilik yapmak için
yapılmadı. Dersimli Kürt Alevilerini Türkleştirmek için “baba şefkati”
düşüncesiyle yapmışlardır. Başbakan Karadenizlidir. Ben de Karadeniz’de
görev yaptım. Karadeniz’in doğa koşulları Dersim’den çok çok ağırdır.
Yerleşim birimleri daha çok dağlık ve dağınıktır. Sadece Dersim’de yapılan
YİBO’ların sayısı hemen hemen tüm Karadeniz Bölgesi’ndeki YİBO’ların sayısı
kadardır. Bu durum eritme politikasına açık bir örnek değil midir? Amacım,
özelde Dersim’de ve genelde ise, Kürtlerin yaşadıkları yerleşim yerlerine
eritme ve yok etmeye yönelik yapılan bu okulların eğitim politikasını eski
bir eğitimci olarak ortaya koymaktır.
Şimdi bu konuda Tunceli
milletvekillerine önemli bir görev düşmektedir. Eğer kendilerini Baykal’ın
gölgesinden kurtarabilirlerse, hemen bölgeye giderek, olayları rapor haline
getirip, sözlü veya yazılı soru önergesiyle konuyu TBMM’ye taşımaları
gerekir. Bu kaymakamın görevden alınması için derhal hakkında soruşturma
açılmasını talep etmelidirler. Denilebilir ki, oradan alınırsa daha iyi bir
yere tayin ederler, kaymakamın da canına minnet. İsterse “Yalova Kaymakamı”
yapsınlar. Yeter ki Dersim’den bu zihniyeti uzaklaştırsınlar. O nedenle,
ulaşabilirsem bu yazımı Tunceli Milletvekillerine de göndereceğim.
Bir diğer haber ise, “Tunceli'nin
Mazgirt ilçesi Hasan Ali Yücel Yatılı İlköğretim Okulu, tecavüz iddiasıyla
sarsıldı. Üç öğrencinin tutuklandığı olaydan sonra, bazı veliler çocuklarını
okuldan almak istediklerini bildirdi” (SABAH, 26.12.2006).Bu
haberler üzerine Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik’in
çok övünerek “ben de yatılı okulda okudum”
sözlerini sarf edip, bu okulları temize çıkarması yeterli değildir.
Aynı şekilde Pertek Kaymakamı Sayın
Harun Öksüz’ün de benzer sözler söylemesi, bu
kaymakamı temize çıkaramaz. Aslında bu durum tüm Türkiye’deki
YİBO’ların yüzünü deşifre etmektedir. Sadece YİBO’larda değil, Türkiye’nin
çeşitli yerlerinde bu tür olayları her gün basından okumaktayız.
Bu güne kadar bu
çirkinlikleri ve rezaletleri bölgede yaşanan savaşın kirli yüzü ile
kapatıyorlardı. Kısa sürede tek taraflı da olsa bir ateşkesin olması,
bölgedeki rezaletler ve çirkinlikler hemen ortaya çıkıyor. Bu çirkinlikleri
yapanlar, bu ateşkesin kalıcı bir barışa dönüşmesini isterler mi?
Genelde Türkiye’de, özelde
Dersim’de bu rezaletler yaşanırken, başta kürt sorunu olmak üzere, ülkenin
çok büyük sosyal ve ekonomik sorunları varken, muhalefet lideri ile Başbakan
bu defa “Başörtüsü”
muhabbetini yapıyorlar. Başını aç-kapa reklamı tutmuş olacak ki, ülkenin
bunca sorunlarının üstünü şal gibi kapatabiliyor. Yine Hükümet’e bağlı bazı
kurumlar ve bu kurumlardaki bürokratlar bakın nelerle uğraşıyorlar. “Kızılay’ın
“kurban bağış kampanyası” için bastırdığı afişte, Hazreti İbrahim’e koç
indiren Cebrail’in “kadın” şeklinde tasvir edilmesi, büyük tepki çekti.”
(AKŞAM, 26.12.2006) Bu kafa hala meleklerin dişi mi, erkek mi oldukları gibi
çağ dışı bir mantıkla hareket ediyorlar ve halkımızı da oyalıyorlardır.
Öğrencilerin dolaplarında CHE’nin resimleri ve “yasadışı şiirler”i bulan
kaymakam da bu ağabeylerini örnek alıyordur. Ak Parti yönetimi ve Hükümeti
kürt sorunu için
"Görmezsek yoktur" anlayışına
dayalı rehavetçi yaklaşımı”ında olduğu
gibi kendisine bağlı bürokrasinin ürettiği bu çağdışı melekler
zihniyetine kulaklarını tıkamış ve görmezlikten gelmeye devam ediyor.
Tüm bu olumsuzluklara ve çirkinliklere rağmen, Dersim
halkı tarihinden aldığı bilinçle kendini kollayıp, koruyacağına
inanıyorum.Önümüzdeki genel seçimlerde hem Ak Parti’ye ve hem de muhalefet
partisi olan CHP’ye Dersim halkı gerekli yanıtı verecektir. Bekleyip hep
birlikte göreceğiz. 26/12/2006
Mustafa
Elveren
Emekli Öğretmen
E-POSA :
elverenmustafa@hotmail.com
WEB SİTESİ:
www.komanweb.bravehost.com
Y O R U M L A R (E-posta
ile gelen yorumlar)
SEVGİLİ M.Elveren
CHE'nin resimleri ve "yasadışı şiirleri’’ (kendine olmayana yasadışı diye
lanse ederler)Türkiye'de böyle ucuz şeyleri yasak etmeleri normaldir. Çünkü
Türk devlet kurumları devlete iyi görünmek için kendi kafalarında
ekemediğini biçmek isterler. Yoğurt maya tutmayınca bu sefer de başka
bahaneler ararlar. Atatürk’le ilgili övgü şiirler ve resimler olsaydı
çocuklar belki başka tepki alabilirlerdi.
Oysaki, CHE ABD ülkesinde asılmayan duvar kalmamış. Hatta Amerika'da bundan
bir kaç yıl önce CHE'nin anıları üzerinde gün bile ayardılar. Avrupa
ülkelerinde resmi bürolara tişortlarıyla içeri giriyorlar. Yani dünyada
CHE’yi sevmeyen insan mı kaldı …Türk devleti klasik devlet ideolojisinden
vaaz geçemediği için, kurumlarıyla birlikte zengin dil edebiyatında her
zaman için mahrum kalarak sınıfta kalmıştır. Nazım Hikmet'in başına
getirmedikleri, pişmiş tavuğun başına getirilmedi. Sonunda ne oldu, eninde
ve sonunda sahip çıkmaya çalıştılar. Yılmaz Güney'e de aynı benzer
hakaretlerde bulundular. Devlet ne ilerlemeleri ve ne de yenilik ister.
Devlet geni kenelerle doludur, tarif edilemez.
Evet Sayın M. Elveren ben de sizin gibi Dersimlilerin gelecek kuşaklarında
umutluyum. Bugünkü ayakta duran kuşak biraz daha gerilerde adın atmakta,
üzgünüm. İnşallah düzelir.
Selam ve sevgiler.
Kutbettin ÖZER
|