Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu

 

 

Sivas Şehitleri

 

 

1 Ocak 2007 Tarihinden İtibaren HİT

DERSİM’DE YİBO ÇİRKİNLİĞİ VE  “YASADIŞI ŞİİRLER”

Mustafa Elveren – Em. Öğrt

Dersim’de  Yatılı İlköğretim Bölge Okulların(YİBO)da meydana gelen çok düşündürücü ve düşündürücü olduğu kadar da çirkin haberler basına yansımaktadır. Son bir hafta içinde peş peşe meydana gelen ve basına yansıyan  iki olay  dikkat çekicidir. Pertek İlçe Kaymakamı Okulda kendi başına arama yapıyor, bir diğer İlçesi olan Mazgirt’e bağlı Akpazar  Beldesi’nde de öğrenciler arasında “cinsel taciz” ve “cinsel istismar” olayı patlak veriyor. Şimdi olaylarla ilgili basında çıkan haberleri sırasıyla irdelemeye çalışacağım. 

Önce Dersim’in Pertek İlçesi Kaymakamı Sayın Harun Öksüz’ün   şu sözlerini hep beraber ibretle okuyalım  “…Okulun pansiyonuna gittim…  Yaptığım aramalarda yasadışı şiirler buldum. Bunlar suç teşkil ediyor. Bu konuda da gerekli yasal işlem başlatıldı. Çocuklara bir baba şefkatiyle sadece okullarıyla ilgilenmeleri gerektiğini söyledim”. (EVRENSEL, 26 /12/2006) Sahi  bu Ülke’nin şu andaki Başbakanı da “yasadışı şiir”  okumaktan dolayı cezalandırılmamış mıydı? “  “Yasadışı şiir” ne demek oluyor? Yine aynı gazetenin haberine göre, Bay Kaymakam öğrenci dolaplarında bulduğu CHe’nın posterlerini de yasadışı olduğu gerekçesiyle toplattırmıştır. Düşünebiliyormusunuz? Dünya’da birçok  büyük firmanın hala reklamlarında posterini  kullandığı CHE’yi  yasadışı gören bir zihniyet Dersim’i yönetiyor. Hem de “bir baba şefkatiyle”. Buna isyan etmemek mümkün mü? Şimdi Dersim halkının niçin  “isyancı” olduğunu anladınız mı?

Her ne hikmetse bu devlet Dersim’e hep “bir baba şefkatiyle” yaklaştı, hiçbir zaman anne şefkati göstermedi. Bu yatılı okulları da Dersim halkına iyilik yapmak için yapılmadı. Dersimli Kürt Alevilerini Türkleştirmek için  “baba şefkati”  düşüncesiyle yapmışlardır. Başbakan Karadenizlidir. Ben de Karadeniz’de görev yaptım. Karadeniz’in doğa koşulları Dersim’den çok çok ağırdır. Yerleşim birimleri daha çok dağlık ve dağınıktır. Sadece  Dersim’de yapılan YİBO’ların sayısı hemen hemen tüm Karadeniz Bölgesi’ndeki YİBO’ların sayısı kadardır. Bu durum eritme politikasına açık bir örnek değil midir? Amacım, özelde Dersim’de ve genelde ise, Kürtlerin yaşadıkları yerleşim yerlerine eritme ve yok etmeye  yönelik yapılan bu okulların eğitim politikasını eski bir eğitimci olarak ortaya koymaktır.

Şimdi bu konuda Tunceli milletvekillerine önemli bir  görev düşmektedir. Eğer kendilerini Baykal’ın gölgesinden kurtarabilirlerse, hemen bölgeye giderek, olayları rapor haline getirip,  sözlü veya yazılı soru önergesiyle konuyu  TBMM’ye taşımaları gerekir. Bu kaymakamın görevden alınması için derhal hakkında soruşturma açılmasını talep etmelidirler. Denilebilir ki, oradan alınırsa daha iyi bir yere tayin ederler, kaymakamın da canına minnet. İsterse  “Yalova Kaymakamı” yapsınlar. Yeter ki Dersim’den bu zihniyeti uzaklaştırsınlar. O nedenle,  ulaşabilirsem bu yazımı  Tunceli Milletvekillerine de göndereceğim.

Bir diğer haber ise,  “Tunceli'nin Mazgirt ilçesi Hasan Ali Yücel Yatılı İlköğretim Okulu, tecavüz iddiasıyla sarsıldı. Üç öğrencinin tutuklandığı olaydan sonra, bazı veliler çocuklarını okuldan almak istediklerini bildirdi” (SABAH, 26.12.2006).Bu haberler üzerine Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik’in çok övünerek  “ben de yatılı okulda okudum”  sözlerini sarf edip, bu okulları temize çıkarması yeterli değildir. Aynı şekilde  Pertek Kaymakamı  Sayın Harun Öksüz’ün de benzer sözler söylemesi, bu kaymakamı temize çıkaramaz. Aslında bu durum tüm Türkiye’deki YİBO’ların yüzünü deşifre etmektedir. Sadece YİBO’larda değil, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde bu tür olayları her gün basından okumaktayız.

Bu güne kadar bu çirkinlikleri ve rezaletleri bölgede yaşanan savaşın kirli yüzü ile kapatıyorlardı. Kısa  sürede tek taraflı da olsa bir ateşkesin olması, bölgedeki rezaletler ve çirkinlikler hemen ortaya çıkıyor. Bu çirkinlikleri yapanlar, bu ateşkesin kalıcı bir barışa dönüşmesini isterler mi?

Genelde Türkiye’de, özelde Dersim’de  bu rezaletler yaşanırken, başta kürt sorunu olmak üzere, ülkenin çok büyük sosyal ve ekonomik sorunları varken, muhalefet lideri ile Başbakan bu defa  “Başörtüsü”  muhabbetini yapıyorlar. Başını aç-kapa reklamı tutmuş olacak ki, ülkenin bunca sorunlarının üstünü şal gibi kapatabiliyor. Yine Hükümet’e bağlı bazı kurumlar ve bu kurumlardaki bürokratlar bakın nelerle uğraşıyorlar. Kızılay’ın “kurban bağış kampanyası” için bastırdığı afişte, Hazreti İbrahim’e koç indiren Cebrail’in “kadın” şeklinde tasvir edilmesi, büyük tepki çekti.” (AKŞAM, 26.12.2006) Bu kafa hala meleklerin dişi mi, erkek mi oldukları gibi çağ dışı bir mantıkla hareket ediyorlar ve halkımızı da oyalıyorlardır. Öğrencilerin dolaplarında  CHE’nin resimleri ve “yasadışı şiirler”i bulan kaymakam da bu ağabeylerini örnek alıyordur.  Ak Parti yönetimi ve Hükümeti kürt sorunu için  "Görmezsek yoktur" anlayışına dayalı rehavetçi yaklaşımı”ında olduğu  gibi  kendisine bağlı bürokrasinin ürettiği bu çağdışı melekler zihniyetine  kulaklarını tıkamış ve görmezlikten  gelmeye devam ediyor.

Tüm bu olumsuzluklara ve çirkinliklere rağmen, Dersim halkı tarihinden aldığı bilinçle kendini kollayıp, koruyacağına inanıyorum.Önümüzdeki genel seçimlerde hem Ak Parti’ye ve hem de muhalefet partisi olan CHP’ye Dersim halkı gerekli yanıtı verecektir. Bekleyip hep birlikte göreceğiz.  26/12/2006

Mustafa  Elveren

Emekli Öğretmen

E-POSA         :  elverenmustafa@hotmail.com

WEB   SİTESİ:   www.komanweb.bravehost.com

Y O R U M L A R  (E-posta ile gelen yorumlar)

SEVGİLİ  M.Elveren

CHE'nin resimleri ve "yasadışı şiirleri’’ (kendine olmayana yasadışı diye
lanse ederler)Türkiye'de böyle ucuz şeyleri yasak etmeleri normaldir. Çünkü
Türk devlet kurumları devlete iyi görünmek için kendi kafalarında
ekemediğini biçmek isterler. Yoğurt maya tutmayınca bu sefer de başka
bahaneler ararlar. Atatürk’le ilgili övgü şiirler ve resimler olsaydı
çocuklar belki başka tepki alabilirlerdi.

Oysaki, CHE ABD ülkesinde asılmayan duvar kalmamış. Hatta Amerika'da bundan
bir kaç yıl önce CHE'nin anıları üzerinde gün bile ayardılar. Avrupa
ülkelerinde resmi bürolara tişortlarıyla içeri giriyorlar. Yani dünyada
CHE’yi sevmeyen insan mı kaldı …Türk devleti klasik devlet ideolojisinden
vaaz geçemediği için, kurumlarıyla birlikte zengin dil edebiyatında her
zaman için mahrum kalarak sınıfta kalmıştır. Nazım Hikmet'in başına
getirmedikleri, pişmiş tavuğun başına getirilmedi. Sonunda ne oldu, eninde
ve sonunda sahip çıkmaya çalıştılar. Yılmaz Güney'e de aynı  benzer
hakaretlerde bulundular. Devlet ne ilerlemeleri ve ne de yenilik ister.
Devlet geni kenelerle doludur, tarif edilemez.

Evet Sayın M. Elveren ben de sizin gibi Dersimlilerin gelecek kuşaklarında
umutluyum. Bugünkü ayakta duran kuşak biraz daha gerilerde adın atmakta,
üzgünüm. İnşallah düzelir.

Selam ve sevgiler.

Kutbettin ÖZER

 

 

  Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu