LAİKLİK VE DİYANET
BÜTÇESİ
Mustafa
Elveren – Em. Öğrt
Yıllardır Türkiye
bütçesinin hep İMF gözetiminde ve direktifi ile hazırlandığını artık herkes
biliyor. Bu Türkiye'nin bir gerçeğidir. Bundan sonraki bütçelerin de aynı
şekilde hazırlanacağını söylemek, bir kehanet değildir. Çünkü, bu güne kadar
bütçeyi hazırlayan hükümetler tarafından Türkiye halkının torunları bile
ödemeyeceği kadar İMF’ye borçlandırmışlardır.Aynı şekilde iç borçlanma ile
mafya ve kan emici tefeciler gibi para sahibi olan çevrelere de bizi
borçlandırmışlardır.
AKPARTİ hükümetinin de
2007 yılı için hazırladığı bütçe bu çerçevede hazırlanarak, geliriyle,
gideriyle Meclis'e geldi ve pek fazla tartışılmadan Meclis tarafından kabul
edildi. 204 milyar YTL. Olan bütçenin 53 milyar YTL.si faizlere ödenecektir.
Erbakan’ın kendi çıraklarına söylediği biçimiyle, “Bunların hepsi
faizcidirler.”
Bu
yılki Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesi, 2006 yılı bütçesinden yüzde 25
daha arttırılarak, 1 milyar 638 milyon YTL ödenek ayrılmıştır. Bu durumda,
Dış İşleri, Kültür, Ulaştırma, Bayındırlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar,
Sanayi ve Ticaret Bakanlıklarına ayrılan ödenekler, Diyanet İşleri
Başkanlığı'na ayrılan ödeneğin çok gerisindedir. Şimdi Diyanet İşleri
Başkanlığı’nın kaldırılmasını isteyen siyasi partilerin kapatılması için 12
Eylül Anayasa’sına neden hüküm koyduklarını anlaşılmaktadır. Bu kadar
büyük parayı Diyanet İşleri gibi bir kurumun bütçesine aktarmakla en büyük
tarikatı Devlet finanse ediyor desem, yanlış mı olur? Bu kurumun temeli
Kemalist olduklarını iddia eden On İki Eylül Cuntası tarafından daha da
güçlendirmiştir. Bu güne kadar hiçbir hükümet de itiraz etmedi. Halkın
gözünün içine baka baka “Türkiye laiktir, laik kalacaktır” yalanını
yutturmaya çalıştılar. Hatta biraz başarılı da olduklarını söyleyebiliriz.
Bu kurumun yarattığı
yüzlerce suni tarikat yetmiyormuş gibi, Cumhuriyet Eğitim Merkezi (CEM
Vakfı) eliyle bir de “laik Alevi” tarikatı yaratılmak istenilmektedir.
Eskiden bu tarikatlar vasıtasıyla günde beş vakit “dinsiz komünistler
geliyor” diyenler, artık bundan sonra yine bu tarikatları kullanarak, her
gün beş vakit kimileri “vatan, millet, bayrak, sakarya” edebiyatıyla
Kemalizm’in arkasına saklanarak, kimileri ise “din, iman, ezan, ” gibi
terimlerle kendilerini kamufle edip, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan vakıf
adına ya da din görevlisi olarak maaşlarını alıp, “bölücülük” ve
“şeriatçılık” gibi safsatalarla halkı kandırmaya devam edeceklerdir.
Bu veriler göz önüne
alındığında, Türkiye'nin Laik olduğunu iddia edenlere şunları hatırlatmak
istiyorum. Bütçede en büyük payı alan Devlet kurumları arasında Diyanet
İşleri başkanlığı'nın bulunduğu bir ülkenin laik olamayacağını bilinmesi
gerekir. Gerici örgütlenmelerin daha çok bu kurumda yapıldığı da
bilinmektedir. Bu ülkede milyonlarca Alevi’yi hiç ilgisi olmadığı halde
Müslüman hatta islam’ın sünni mezhebi içine sokmaya çalışan bir sistemin
laik olması mümkün müdür? Yine Türkiye'nin var olan kürt sorunu
çözülmedikçe, dolayısıyla kirli savaşın devam etmesi halinde, çalışanların
ve küçük esnafın bütçeden istenilen miktarda pay alması mümkün değildir. Bu
sadece AKPARTİ Hükümeti ile ilgili bir mesele de değildir. Tüm hükümetler
tarafından bu güne kadar uygulanan bir durumdur.
Türkiye’deki demokrasi
ve emek güçleri bir araya gelip, siyasete ağırlığını koymadığı müddetçe,
demokratik kürt muhalefeti ile işbirliği yapmadığı sürece, yani Türkiye
demokratikleşmedikçe, bütçelerin emekten yana olabilme şansı hemen hemen
hiç yoktur.
|