Alevi ve Şafii Kürtlerin
Yakınlaşması
Mustafa
Elveren – Em. Öğrt
1967 – 68 yıllarında Elazığ Atatürk Ortaokulu’nda öğrenciyken, ismini
hatırlayamadığım aynı sırada birlikte oturduğumuz Palulu şafii bir arkadaşım
benim alevi-kızılbaş olduğumu öğrenince, günaha gireceği gerekçesiyle
yanında oturmamı istemediğini söyleyip, benimle kavga etmek üzereyken, o
sırada derse giren, daha sonradan Şafii olduğunu öğrendiğim Karakoçanlı
matematik öğretmenine şikayet etmiştim. Durumu anlatınca, öğretmen Palulu
öğrenciye çok kızmıştı. Hatta tokat da atarak büyük tepki verdiğini
hatırlıyorum. Yıllar sonra bu öğretmenimle Ankara’da tesadüfen karşılaştım.
Kendisinin sosyalist ve yurtsever demokrat bir çizgide olduğunu öğrenince de
çok sevinmiştim.
Geçen gün, Arkadaşım ve aynı zamanda
Şafii olan Emekli Öğretmen Palu’lu M. Nafiz Koç’un
internet üzerinden
bana anlattığı bir olayı da sizinle ayrıca paylaşmak istiyorum.”1977
yılında yapılan yerel seçimlerde, Elazığ Belediye Başkanlığı Bağımsız Adayı
Fazlı Uğur için "DERSİM PALU ELELE” sloganını atmıştık. Bu sloganın
etrafında çok önemli oranda Palu’nun Şafii Kürtleri ile Dersim’in Alevi
Kürtlerini bir araya getirmeyi başarmıştık. Seçimi de çok az bir farkla
kaybettik” demişti. Biri olumsuz , diğeri ise olumlu yönde yaşanan bu
iki olaydan yola çıkarak bazı tespitleri yapmak istiyorum.
Halen aşiretçiliği, mezhepçiliği ve bölgeciliği aşamamış bir Kürt toplumu
gerçeğiyle karşı karşıyayız. Geçmişte PSK ve KKP gibi solcu kürt
partilerinin rolü olmakla birlikte, sevabıyla-günahıyla PKK' nin varlığı,
Türkiye'deki sosyal ve siyasal değişimi derinden etkilediği gibi, Alevi ve
Şafii Kürtlerin üzerinde de çok büyük bir etki yaratmıştır. Kürtlerin büyük
çoğunluğu İslam’ın Şafii Mezhebinden oldukları bilinmektedir. Bu anlamda,
Kürtlerin önemli bir kesimi PKK’nin etkisinde bulunduğu da inkar edilemez
bir gerçektir. PKK kadrolarının bir bölümünün alevi olması ve en önemlisi
de tamamına yakın solcu ve Marksist kökenli olmalarından dolayı, örgütün
etkisinde bulunan Şafii kürtlerin Alevi kürtlere karşı çok büyük oranda
olumlu bir yaklaşım gösterdiğini, aynı şekilde alevi Kürtlerin de Şafii
Kürtlere bakışı önemli ölçüde değiştiğini görmekteyiz. Alevi ve Şafii
Kürtleri bir araya getirmeyi başarabilen yetmişli yılların sol hareketine de
borçlu olduğumuzu unutmamalıyız.
Bu sebeple, devletin gücünü elinde bulunduran statükocu anlayışın, çoğu zaman
öne sürdükleri “Bölücü ve irticacı hareketlere karşı Aleviler bu ülkenin
Atatürkçü vatansever ve Laikliğin sigortası olan yurttaşlarımızdırlar”
şeklindeki propagandası artık aleviler tarafından itibar görmemektedir. Bu
defa, Türkiye’de var olan çeşitli ırklardaki Alevilerin kürt hareketine
destek vermelerini engellemek için, alevi örgütlenmelerine bilerek göz
yummuşlardır. Bu gün yetersiz olmakla birlikte, Alevilerin de basın-yayın
alanında önemli bir kazanım elde ettiklerini, güçlü örgütlenmelerin içine
girdiklerini sevinçle görmekteyiz. Aleviler, her ne sebeple olursa olsun, bu
kazanımlarını kürt hareketi sayesinde elde ettiklerini göz ardı
etmemelidirler.
Yine değişik dinlerde, mezheplerde ve inançlarda olan Kürtler ile diğer
Türk, Süryani ve benzeri halkların bir arada nasıl tutulacağını, en güzel
örneğini MED-MEDYA-ROJ TV.nin izlediği yayın politikasıyla da görmek
mümkündür. Bunlar benim yaptığım tespitlerdir. Hatalı veya eksik
değerlendirmelerim olabilir. Bunu da okuyucuların takdirine bırakıyorum.
Benim yazılarım bir çok internet sitelerinde yayınlandığı gibi, ayrıca MSN
listeme kayıtlı olan yaklaşık 600 kişiye de e-posta yolu ile
gönderilmektedir.Şimdi bu yazıyı okuyan bazı çeteci itirafçılar tarafından
bana “PKK yağcısı” dediklerini duyar gibiyim. Kendilerini Kürtlerin
tek kurtarıcısı olarak görenler ise, daha önceki mesajlarında olduğu gibi
yine “Mustafa Kemal ATATÜRK’ün uşağı, kürt pazarlamacısı”
diyeceklerdir. Ve her zamanki gibi sözüm onlara kendilerini
Kemalist olarak lanse eden bazı tosunlar da, “vatan haini, bölücü”
gibi suçlamaları yapacaklarını şimdiden söyleyebilirim. Ayrıca, hala
ortaçağ zihniyetiyle yaşayan bazı örümcek kafalı dincilerin de boş
duracaklarını sanmıyorum. Onların da zaman zaman “dinsiz, kafir” gibi
sıfatları kullanarak tehdit ettiklerini unutmadım. Zaten bunların sayısı
üç-beş kişiyi geçmez. Fakat, okuyucuların büyük çoğunluğundan olumlu yönde
mesajlar alacağımı da biliyorum. İsteyen istediği şekilde yorumlayabilir.
Ancak, daha önceki yazılarımdan dolayı böyle bir çok suçlamayı ve
iftiraları içeren saldırı nitelikli mesajların gönderildiğini göz önüne
alarak, bu nitelikteki mesajlara kesinlikle cevap vermeyeceğimi, şimdiden
söyleyebilirim. Diğer taraftan, görüşlerime katılmayan, ya da yanlışlarımı
tespit ederek eleştiri niteliğindeki mesajlar memnuniyetle cevaplanacaktır.
16.01.2007
|