Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu

 

 

Sivas Şehitleri

 

 

1 Ocak 2007 Tarihinden İtibaren HİT

ELEŞTİRİ, TEHDİT VE ÖLÜM

Mustafa Elveren – Em. Öğrt

Geçen hafta bazı sitelerde yayınlanan “Alevi ve Şafii Kürtlerin Yakınlaşması” başlıklı yazımdan dolayı, onlarca ölüm tehdidi ile birlikte bir o kadar da eleştiri mesajlarını aldım. Bu tehditlerin gelmesinden bir gün sonra AGOS Gazetesi sahibi  değerli insan Hrant Dink katledildi. Burada çok  ilginç bir durumla karşılaştım. Çünkü, bu mesajların büyük bölümü hem alevilerden, hem şafiilerden ve hem de kemalistlerden ya da kendilerini öyle tanımlayan kişilerden geldi. Yani, deyim yerinde ise, ne İsa'ya, ne Musa'ya ve ne de Muhammed'e yaranabildim. Bu da beni biraz karamsarlığa itti.

Maşa görevini yapan ve hedef gösteren  örgütleri ya da kişileri Devlet’in istihbarat kuruluşları tarafından denetlenmemesi mümkün müdür? Yani devletten beslenen sözüm onlara kimisi din adına, kimisi Atatürk adına ve kimisi de "vatan – millet - bayrak - sakarya" adına ülkemizin değerli aydınlarını, bilim insanlarını katleden ve katlettirenlerin devletin bürokrasisi içinde yandaşları olmadan bu cinayetleri işletebilirler mi? PKK'nin "ayrılıkçı" olmadığını artık sağır sultan bile duydu. Bütün siyasetini "iç tehdit" üzerine yani PKK'ye göre şekillendiren resmi ideolojinin bu cinayetlerde hiç mi suçu yoktur? Musa Anter'i, Vedat Aydın'ı katledenler devlet içinde desteklenmediler mi? Hrant Dink'i katledenlerin de yine bunlar olduğunu düşünmekteyim. Sadece yöntemlerini değiştirmişlerdir.

Türkiye’de başta azınlıklar, Ermeni ve Kürt sorunu olmak üzere, din ve Kemalizm gibi tabularla ilgilenen aydın ve yazarların hep baskı altında tutulduğu, hatta  öldürüldüğü bir gerçektir. Demokrasi sorununu dile getirenlerin  nasıl bir ruh hali içinde olduklarını tahmin edilmesi zor değildir. İşte bu nedenle demokrasi mücadelesini daha  çok ön plana almamız gerektiğini hep anlatmaya çalıştım.

Sevgili dostum  Dr. İsmet Turanlı’nın, Kurdistan-post sitesinde yayınlanan bir yazısında; “Ben Türk devletini çok karılı bir evliliğe benzetiyorum. Türkler resmi eşi, Kürtler hizmetçi gibi, sessiz sedasız, ağzı var dili yok, resmi olmayan, imam nikahlısı... Gayri müslümler ise metresleri gibi.” şeklinde ilginç bir tespit yapmıştır. Bu tespitlerine karşılık değerli dostum Doktora şu öneride bulunmak istiyorum. Sizin tüp bebek konusunda Türkiye’de ilk  katkı sunan bir doktor olduğunuzu ve bu bilim alanında çok önemli projelere imza attığınızı tüm Avrupa tarafından bilinmektedir. Bu itibarla, Türkiye’de bu kadar fanatik olan ırkçılığı – kafatasçılığı engellemek için  yeni bir  tüp projesi üzerinde çalışmanızı istiyorum. Bu önerim şaka ile karışık algılansa da, aslında bir gerçeği ifade etmektedir.

“Daha iyi bir Türkiye isteyen bizler aslında bu toplumda çoğunluğuz. Sadece sesimiz çıkmıyordu yeterince. Şimdi zaman, korkup kaçmanın değil tam tersine sesleri yükseltmenin zamanı.” (İsmet Berkan, 23/01/2007, Radikal) Tüm bu baskı ve tehditlere rağmen, Değerli yazar Yaşar Kemal “hodri meydan” dedi. Hepimizin tavrı artık böyle olmalıdır. Çünkü, “korkunun ecele faydası yok”tur. 24.01.2007

Mustafa  Elveren

Emekli Öğretmen

 

 

 

  Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu