CHP Siyaseti Ve Demokrasi Güçleri
Mustafa
Elveren – Em. Öğrt
Cumhuriyet ve halk
sözcüklerini bir araya getirmekle ne cumhuriyetçi, ne halkçı, ne de sosyal
demokrat olunur. İsminden başka hiç bir demokratik özelliği bulunmayan,
temel hak ve özgürlükleri isteyen Kürtleri, Ailevileri ve AB’yi
“bölücülük" yapmakla suçlayan bir Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile karşı
karşıyayız. Aslında bir devlet partisi olan CHP’nin içinde iyi niyetle yer
alarak sivilleşmeyi isteyenler, altmış yıldır bunu başaramadılar. Altmış
senedir denenmiş bir yöntemi yeniden denemeye kalkışmak, kendini aldatmaktan
başka hiç bir işe yaramayacaktır. CHP’nin bu konuda sicili hayli kabarıktır.
Zaten eskiden CHP'nin içinde var olan alevi, kürt, solcu ve biraz dürüst
olan demokrat politikacılar da tasfiye edildiler.
“İrtica ve
bölücülük” bahanesiyle, her fırsatta ırkçı ve milliyetçi söylemleriyle
Demokrasiye hiç bir katkı sunmayan, tam tersine engeller çıkaran bu
partinin solcu olması mümkün müdür?. CHP’ye oy veren Alevilere, solculara ve
Kürtlere şunu sormak istiyorum. CHP’nin içinde daha önce var olan Seyfi
Oktay, Mehmet Moğultay , Ziya Halis, Azimet Köylüoğlu, Doğan Taşdelen, Fikri
Sağlar ve Yaşar Seyman gibi alevi ve demokrat kişilikler başta olmak üzere,
ÖDP, SHP ve DTP içinde politika yapan bir çok kürt ve solcu siyasi
kişilikleri Baykal tasfiye etmedi mi? Bundan sonra CHP’yi ve Genel Başkanı
Sayın Deniz Baykal’ı sosyal demokrat veya solcu diye halka artık
yutturamazlar. Şimdi bazıları haklı olarak şunu söyleyebilirler,
“Kardeşim, bu CHP’nin iç sorunudur, seni niye ilgilendiriyor?” Gayet tabi
ki, CHP’nin iç sorunu beni ilgilendirmez. Benim amacım, sol ile ilgili
sadece siyasi bir analiz yapmaktır. Yani, CHP siyasetine karşı demokrasi
güçleri ne yapmalıdır? Sorusuna cevap bulmaktır.
AİHM’in yüzde 10'luk
seçim barajı için verdiği karardan sonra, Kasım 2007’de yapılacak olan
milletvekili seçiminde mevcut yüzde onluk baraj sisteminin uygulanacağı
anlaşılmaktadır. Böyle bir durumda muhtemeldir ki, sağ cenahta kimi
ırkçı,milliyetçi ve dinci partiler kendi aralarında bir ittifak
gerçekleştirerek baraj ve temsil sorununu aşabilirler. İktidarsız AKPARTİ
Hükümeti de seçmen yaşını 25’e indirdi ve
bağımsız adayların oy pusulasını bileşik oy pusulasına eklemek suretiyle,
kürtlerin meclise girmesini engellemek çabasındadır. Artık başta DTP
olmak üzere tüm demokratik kurum ve kuruluşlar seçim hazırlığını ve
stratejisini buna göre yapmalıdırlar.
SEÇİMLERDE DEMOKRATİK
BİRLİKTELİK SAĞLANABİLİNİR Mİ?
“Yaşanan
Çözümsüzlüğe Karşı Demokratik Bir Koalisyona İhtiyaç Vardır.”
Ancak, böyle bir koalisyon tek partinin adı altında değil, bu şartlarda
bağımsız adaylarla seçime girmelidir. Bu koalisyon kimleri kapsamalıdır?
Hangi ortak paydalarda ve nasıl ilkeli bir birlikteliği sağlayabilir?
Sorulara cevap aramak durumundayız.
Sosyal demokratların,
sosyalistlerin, Alevilerin, Kürtlerin, aydınların ve emekçilerin birlikte
oluşturacakları Demokratik Halk Koalisyonu ya da
“Barış ve Demokrasi Cephesi”
ismi altında başta Kürt ve Alevi sorunu olmak üzere, işsizlik,
yoksulluk, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi Türkiye’nin demokratikleşmesini
esas alan sürekli bir birliktelik kurulabilir. Hala ilkeli ittifakları
devam eden DTP, SDP, EMEP gibi siyasi partiler ile “Türkiye Barışını
Arıyor” konferansında alınan kararlarda imzası bulunan Türkiyeli aydınların
da bu koalisyona katılması gereklidir. Yine, demokrat ve liberal hatta
demokrat İslamcı kürt siyasi örgütleri ve aydınları da kendi aralarında bir
ittifak oluşturarak, bu koalisyonda yerini mutlaka almalıdırlar. Bu
koalisyonu EMEK, BARIŞ, ÖZGÜRLÜK, DEMOKRASİ bileşenlerinin koalisyonu
şeklinde formüle edebiliriz. “Batıda DTP’liler
demokrasi güçleri ile birlikte seçim çalışması yaparken, Doğuda bir ilimizde
diğer demokrasi güçlerinin DTP adaylarına oy vermesi, birlikte seçim
çalışmasına omuz vermesi özlediğimiz birlikte yaşama, barışa, demokrasiye
güç katacaktır.
Seçimlere ortak
söylem ve özlemlerle girilmesi konusunda asgari tesbitler yapabilir, asgari
bir program çıkarabilir ve muhalefetin güçlü sesi olabilir.
” (Hasip Kaplan,
02 Kasim 2006 ö. politika)
Fakat bunun için zaman
hayli geç olmuştur. Çünkü seçimlere 9 ay kadar bir zamanımız kaldı. En hızlı
bir biçimde hemen başlanması gerekir. Başka bir ifade ile “Demokrasi
güçlerinin yapması gereken en önemli iş ise son ana kalmadan, işşiszlik,
yoksulluk ve Kürt meselesini eksen alan benzeri bir birlikteliği bugünden
yaratmak ve bu yıl yapılacak olan seçimlere sürekli kampanyalarla
hazırlanmak olmalıdır” Aksi halde yarın çok geç olabilir. Böyle bir
durumda, CHP’nin bu seçimde barajı aşamayacağını tahmin etmek zor değildir.
Eğer bu oluşum gerçekleşemezse, şu anda kendi aralarında ilkeli bir şekilde
birlik kurmuş olanlar (DTP-SDP-EMEP-Bazı Demokratik STÖ’ler) açısından yine
bağımsız adaylarla seçime katılmak en gerçekçi yol olur diye düşünüyorum.
Ancak, gönül ister ki, daha geniş bir oluşumla iktidara gelebilmektir.
Hedef iktidar mı,
demokrasi mi? Onu ayrıca tartışabiliriz. Zaten ayrı bir tartışma
konusudur.Tüm bunları demokrasi, özgürlük ve geleceğimiz için yapmalıyız.
Her zaman söylediğim gibi, hiçbir şey özgürlükten daha değerli olamaz.
Ancak,
bunları yaparken Kurdistan-post Genel Yayın Yönetmeni Sayın Hasan
Bildirici’nin “Mahir Çayan ve Deniz Gezmişler Kemalizmin sol kanadıyla
ittifak ararken ihanete uğradılar”. uyarısını da dikkate almakta yarar
vardır, diye düşünüyorum. 07/02/2007
|