KATİL ÜRETEN SİSTEM
Mustafa
Elveren – Em. Öğrt
TBMM’nin kuruluşundan
bu güne kadar her yıl 23 Nisan’da göstermelik temsili demokrasi şölenleri
yapılmaktadır. Ne söyleyeceğini ve nasıl davranacağını önceden saat gibi
kurulan bir öğrenciyi Milli Eğitim Bakanı, Başbakan, TBMM Başkanı ve
Cumhurbaşkanı’n koltuğuna oturtup, demokrasi varmış gibi hala bizi uyutmaya
devam ediyorlar. Böyle göstermelik kutlamalar sürdükçe;
vatan-millet-bayrak-din- adına cinayet işleyen “milli katiller” de
çoğalarak ortaya çıkacaklardır. Türkiye’de son zamanlarda işlenen korkunç
cinayetleri göz önüne alırsak, bu görüşümü doğrulamaktadır. Ne yazık ki, bu
tür cinayetler hep,Türkçülük, Atatürkçülük, İslamcılık adına yapıldığı, yani
ırkçılık ve dincilik üzerine kurgulandığı açıkça görülmektedir.
Avrupa’da kiliseyle
birlikte yüzlerce cami yapılıyor, cem evleri açılıyor, hatta tarikat ve
cemaat evleri kuruluyor, her ırktan insanlar kendilerini ifade ediyor, buna
rağmen Avrupalı hiçbir endişe duymuyor.Türkiye ise, her şeyden kuşku ve
korku duymaktadır. Dolayısıyla Cumhuriyet sistemini bu korku ve kuşkular
üzerinde inşa etmiştir. O nedenle, din ve vicdan hürriyetinin olmadığı, hak
ve özgürlüklerin kullanılmadığı, düşüncenin ifade edilmediği, kısacası
demokrasinin işlemediği sürece, bu tür cinayetlerin devam edeceğini
söylemek için kain olmaya gerek yoktur. MİT Eski Daire Başkanı Sayın Prof.
Mahir Kaynak bir operasyon olduğunu söylemektedir. Sayın Kaynak’ın
teorilerine hep önem vermişimdir. Rahip Santoro, Hrant Dink ve Malatya tipi
olaylar operasyon ihtimalini güçlendirmektedir.
Devlet destekli
olduğu bilinen ve “Abant Toplantıları” olarak düzenlenen sempozyumlarda
Aleviliği İslam’ın içine monte etmeye çalışan “ılımlı İslam” projesinin de
çözüm olamayacağı, artık bilinmelidir. Başta AK PARTİ olmak üzere,
Türkiye’nin bir çok önemli sorununu İslam ile çözeceğini sananlar, artık bu
zihniyetinden vazgeçmesi gerekir. Aksi halde katilleri üretmeye devam
edeceklerdir.
Ancak, AKP’nin
içinde İslamcı olarak nitelenen bazı yazar ve aydınları bunların dışında
tutuyorum. Mesela, “Bir Müslüman olarak kendimiz için ne tür özgürlükler
istiyorsak başka din mensupları için de aynısını istemeliyiz… İstemiyorsak
sorunlu bir din ve özgürlük anlayışına sahibiz demektir” (Mehmet Metiner,
23.04.2007 – Bugün) Bu cümleleri yazan Sayın Mehmet Metiner’in görüşlerine
önem veriyor ve saygı duyuyorum. Demokrat nitelikli İslamcı bir yazar ile
aynı nitelikteki ateist bir yazarın Türkiye’nin önemli sorunlarının çözümü
için birlikte hareket etmeleri bence mümkündür ve hem de doğru bir yaklaşım
olur. Sayın Şanar Yurdatapan’ın bu konuda çok çaba harcadığını takip
etmiştim.
Bir çok yazımda
Kurdistan-post Genel Yayın Yönetmeni Sevgili Hasan Bildirici’den alıntılar
yapıyorum. Yine Bildirici’den br alıntı yapmadan geçemeyeceğim.
“Aydın ve yazarsanız peşinize katil sürüleri düşüyor… Kürt rengi taşır,
linçe uğrarsınız adınız tahrikçiye çıkar. İnancınız oruç tutmayı
gerektirmediği için Ramazanda sokakta sigara içip dövülürseniz, adınız dine
saygısız damgası yer. ... Anadil
istersin suç, evinin önüne üç renkli bir eşarp asarsın suç, köyünün adını
Kürtçe çağırırsın suç, Kürdistan dersin suç,” Sayın
Bildirici sistemin özelliklerini özetleyerek çok net bir biçimde ortaya
koymaktadır. Böyle bir sistem ancak “bebekten katil” ve suçlular üretir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
bir an önce gereksiz kuşku ve korkularından arınıp, var olan cumhuriyeti
hızla demokratikleştirip, kendi tarihi ile yüzleşerek gerçekleri kabullenip,
“İç düşman” yaratmaktan vazgeçip, özetle sistemini demokratikleştirebilirse
katil üretmekten kurutulabilir. 23.04.2007
Mustafa Elveren – Emekli
Öğretmen
elverenmustafa@hotmail.com
|