TÜRK BAYRAĞI ÜZERİNDEN SİYASET YAPANLAR
Mustafa
Elveren – Em. Öğrt
Türkiye’nin siyaset alanında bölünme korkusu nedeniyle, bayrak-millet-vatan
kavramları hep ön plana çıkartılmıştır. 1995 – 96 yılları arasında kurulan
DYP-SHP koalisyonu, I. ve II. Çiller hükümeti ile Erbakan-Çiller ortaklığı
dönemlerinde, tüm arabaların plakalarına, camlarına ve iç bölmelerine, hatta
lastiklerine varıncaya kadar değişik boyda Türk Bayrağı yapıştırıldığını
hepimiz hatırlıyoruz. İş o kadar ileriye varmıştı ki, bu Bayrak sevdası
artık ranta dönüşüyordu. Bayrak sevdalısı “vatansever”ler ise, Türk Bayraklı
bikini ve mayo defilelerini düzenliyorlardı.Çıkar ilişkileri üzerine
kurulan bayraklı vatanseverlik bu gün de aynı macera ile devam etmektedir.
Birkaç gün önce bir akrabamın daveti üzerine,Türkiye’nin güneyindeki Akdeniz
kıyılarında kısa bir gezinti yaptım. Bu gezide gördüğüm bayrak manzarasını
kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.
23 Nisan -19 Mayıs Bayramları vesilesiyle mahalledeki bazı evlerin
balkonuna asılan ve uzun süre asılı kalması sebebiyle birkaç tanesi de
sararmış olan Türk Bayraklı binaların arasından terminale gitmek üzere,
dolmuşa biniyorum. Bindiğim dolmuşun tavanına büyük bir Türk Bayrağı monte
edildiğini hemen fark ediyorum. Gittiğim terminalde mevcut yazıhanelerin ve
diğer iş yerlerinin bayraklarla süslendiği gözüme çarpıyor. Ardından şoför
mahallinin bayraklarla donanmış olduğu otobüse biniyorum. Buraya kadar her
şey normaldi. Çünkü, bu tür bayrak manzaraları bende bağışıklık yapmıştı.
Yol boyunca, bir çok ilçe ve beldenin yüksek tepelerine metrelerce
büyüklüğündeki Türk Bayrağı’nın uzun direklerde göndere çekildiğini gördüm.
Yerleşim birimlerinin dışında kalan “kuş konmaz, kervan geçmez” misali
ormanlık tepelere deTürk Bayrağı’nın asıldığını görünce, hayrete düştüm.
Çünkü böyle bir manzaraya alışık değildim. Öyle anlaşılıyor ki, AKP, CHP,
MHP gibi partilerin belediye başkanları, birlikte çalıştıkları resmi
bürokratlarıyla bayrak dikme yarışına girmişlerdir.
Küçük bir beldenin öğretmen evi bahçesinde otururken, önce kendini
milliyetçi diye tanımlayan bir kişiye soruyorum. Türk Bayrağı üzerinden
neden bu kadar çok siyaset yapılmaktadır? Düşman kim? Yıllardır o bilinen
uyduruk “bölücü ve yıkıcılar” söylemiyle cevap veriyordu. Aynı soruyu
kendilerini ulusalcı solcu olarak niteleyen bir kaç kişiye de sordum.
“AKP’ye ve şeriata karşı” diyerek, gözümün içine baka baka yalan
söylüyorlardı. Çünkü, “Bayrak dağıtma Yarışması”nda AKP ile birlikte
yarıştılar. Halbuki, ulusalcı solcular ile milliyetçi sağcıların parasal ve
siyasal çıkarları söz konusu olunca birlikte “bayrak mitingleri”
düzenledikleri bilinmektedir. Her iki gurubun ortak özeliği ise,
yarattıkları sahte bir Kemalizm’den beslenmeleridir.
Bu gün TV.de haberleri izlerken “Adapazarı’nda üzerinde Ahmet Kaya’nın resmi
bulunan tişortları giyen iki genci, bir grup tekbir getirerek linç etmek
istedi. Polis gençleri zorlukla kurtarabildi” Doğrusunu söylemek gerekirse,
fazla hayret etmedim.. Daha önce de bir çok ilimizde aynı şekilde beline
bağladıkları Türk Bayrağı’yla tekbir getirenlerin linç girişimleri olmuştu.
Bayrak manzaralarındaki gibi bu linç olaylarına karşı da bağışıklık
kazandığımı söyleyebilirim. Ne acıdır ki, onlarca yıldır devam eden “kirli
savaşta” ölen askerlerin cenazelerinde yapılan bayraklı gösterilere de
alıştık.
En korkunç olanı da, önümüzdeki seçimde bazı siyasi partilerin başta A.
Öcalan ve Iraklı Kürd liderleri olmak üzere, bayrak, cenaze, din ve laiklik
üzerine siyasi propagandalarını kurgulamış olmalarıdır. Bu anlayış böyle
devam ederse, bindiği dalı keseceği bellidir. Kestiği dalla birlikte halkın
üzerine düşmesinden kaygı duymaktayım. Halkımız bu dalın altında ezilmemek
için, sağlı-sollu resmi ideolojiyi aşarak, emek ve özgürlük çerçevesinde
mücadeleyi geliştirip, bir an önce demokrasiyi inşa etmelidir.
Seçime hazırlık yapan siyasi partilerin aday belirlemelerinden gördük ki;
Alevilerin, sosyalistlerin, devrimcilerin, Kürdlerin demokratik kurumları
bir araya gelemedikleri anlaşılmaktadır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen
karamsarlığa düşmeden, hak ve özgürlükler yolundan demokrasi mücadelesine
kesintisiz devam edilmelidir.
06.06.2007
Mustafa Elveren – Emekli Öğretmen
|