Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu

 

 

Sivas Şehitleri

 

 

1 Ocak 2007 Tarihinden İtibaren HİT

TÜRK BAYRAĞI ÜZERİNDEN SİYASET YAPANLAR

Mustafa Elveren – Em. Öğrt

Türkiye’nin siyaset alanında bölünme korkusu nedeniyle, bayrak-millet-vatan  kavramları hep ön plana çıkartılmıştır. 1995 – 96 yılları arasında kurulan DYP-SHP koalisyonu, I. ve II. Çiller hükümeti ile  Erbakan-Çiller ortaklığı dönemlerinde, tüm arabaların plakalarına, camlarına ve iç bölmelerine, hatta lastiklerine varıncaya kadar  değişik  boyda Türk Bayrağı yapıştırıldığını hepimiz hatırlıyoruz. İş o kadar ileriye varmıştı ki, bu Bayrak sevdası artık ranta dönüşüyordu. Bayrak sevdalısı “vatansever”ler ise, Türk Bayraklı bikini ve mayo defilelerini düzenliyorlardı.Çıkar ilişkileri üzerine kurulan  bayraklı vatanseverlik bu gün de aynı macera ile devam etmektedir.

Birkaç gün önce bir akrabamın daveti üzerine,Türkiye’nin güneyindeki Akdeniz kıyılarında kısa bir gezinti yaptım. Bu gezide gördüğüm bayrak  manzarasını kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.

23 Nisan -19 Mayıs Bayramları vesilesiyle mahalledeki bazı evlerin balkonuna  asılan ve uzun süre asılı kalması sebebiyle birkaç tanesi de sararmış olan Türk Bayraklı binaların arasından  terminale gitmek üzere, dolmuşa biniyorum. Bindiğim dolmuşun tavanına büyük bir Türk Bayrağı monte edildiğini hemen fark ediyorum. Gittiğim terminalde mevcut yazıhanelerin ve diğer iş yerlerinin bayraklarla süslendiği gözüme çarpıyor. Ardından şoför mahallinin bayraklarla donanmış olduğu otobüse biniyorum. Buraya kadar her şey normaldi. Çünkü, bu tür bayrak manzaraları bende bağışıklık yapmıştı.

Yol boyunca, bir çok ilçe ve beldenin yüksek  tepelerine metrelerce büyüklüğündeki Türk Bayrağı’nın uzun direklerde göndere çekildiğini gördüm. Yerleşim birimlerinin  dışında kalan “kuş konmaz, kervan geçmez” misali ormanlık tepelere deTürk Bayrağı’nın asıldığını görünce, hayrete düştüm. Çünkü  böyle bir manzaraya  alışık değildim. Öyle anlaşılıyor ki, AKP, CHP, MHP gibi partilerin belediye başkanları, birlikte çalıştıkları resmi bürokratlarıyla bayrak dikme yarışına girmişlerdir.

Küçük bir beldenin öğretmen evi bahçesinde otururken, önce kendini milliyetçi diye tanımlayan bir kişiye soruyorum. Türk Bayrağı üzerinden neden bu kadar çok siyaset yapılmaktadır? Düşman kim? Yıllardır o  bilinen uyduruk  “bölücü ve yıkıcılar” söylemiyle cevap veriyordu. Aynı soruyu kendilerini ulusalcı solcu olarak niteleyen bir kaç kişiye de sordum.  “AKP’ye ve şeriata karşı”  diyerek, gözümün içine baka baka yalan söylüyorlardı. Çünkü, “Bayrak dağıtma Yarışması”nda AKP ile birlikte yarıştılar. Halbuki, ulusalcı solcular ile milliyetçi sağcıların  parasal ve siyasal çıkarları söz konusu olunca birlikte “bayrak mitingleri” düzenledikleri bilinmektedir. Her iki gurubun ortak özeliği ise, yarattıkları  sahte bir Kemalizm’den beslenmeleridir.

Bu gün TV.de haberleri izlerken “Adapazarı’nda üzerinde Ahmet Kaya’nın resmi bulunan tişortları giyen iki genci, bir grup tekbir getirerek linç etmek istedi. Polis gençleri zorlukla kurtarabildi” Doğrusunu söylemek gerekirse, fazla hayret etmedim.. Daha önce de bir çok ilimizde  aynı şekilde beline bağladıkları Türk Bayrağı’yla tekbir getirenlerin  linç girişimleri olmuştu. Bayrak manzaralarındaki gibi bu linç olaylarına karşı da bağışıklık kazandığımı söyleyebilirim. Ne acıdır ki, onlarca yıldır devam eden “kirli savaşta” ölen askerlerin cenazelerinde yapılan  bayraklı gösterilere de alıştık.

En korkunç olanı da, önümüzdeki seçimde bazı siyasi partilerin başta A. Öcalan ve Iraklı Kürd liderleri olmak üzere, bayrak, cenaze, din ve laiklik üzerine siyasi propagandalarını kurgulamış olmalarıdır. Bu anlayış böyle devam ederse, bindiği dalı keseceği bellidir. Kestiği dalla birlikte halkın üzerine düşmesinden kaygı duymaktayım. Halkımız bu dalın altında ezilmemek için, sağlı-sollu resmi ideolojiyi aşarak, emek ve özgürlük çerçevesinde mücadeleyi geliştirip,  bir an önce demokrasiyi inşa etmelidir.

Seçime hazırlık yapan siyasi partilerin aday belirlemelerinden gördük ki; Alevilerin, sosyalistlerin, devrimcilerin, Kürdlerin  demokratik kurumları bir araya gelemedikleri anlaşılmaktadır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen karamsarlığa düşmeden, hak ve özgürlükler yolundan demokrasi mücadelesine kesintisiz devam edilmelidir.

 06.06.2007

Mustafa Elveren – Emekli Öğretmen

 

  Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu