12 EYLÜL DARBESİ VE ATATÜRK YAĞCILARI
Mustafa
Elveren – Emekli öğretmen
Misafir olarak gittiğim şehirlerdeki Elazığlı ve
Dersimli hemşerilerimin iş yerlerine zaman buldukça uğramaya çalışırım. Daha
çok siyasi konular olmak üzere, kendileriyle güncel olayları tartışmaktan
büyük keyif alıyorum. Tabi ki, tüm bu tartışmalar fikir özgürlüğü düzeyinde
olunca keyifli olabiliyor.
Bunlardan bir kahvehanenin sahibi ile ilginç bir
tartışmam oldu. Kahvehane sahibinin ilk okul mezunu olduğunu, halk arasında
“kırıkçı” diye tabir edilen “lünpen” kültürünün etkisinde bulunduğunu daha
önceden öğrenmiştim. Adam; Atatürk, vatan, millet, bayrak gibi kavramların
ne anlama geldiğini bile bilmiyordu. Aramızdaki tartışma özetle şöyle
gelişti:
Mustafa Hoca:
-
Sayın hemşerim, şu anda benim gördüğüm kadarıyla kahvenin duvarlarını
Atatürk resimleri ile donatmışsın. Karşılıklı duvarlara çerçeveli iki tane
orta boy, çay ocağına bir tane büyük boy poster asmışsın. Ayrıca, içerdeki
kolonda asılı bulunan takvimin her sayfasında birer tane Atatürk resmi
mevcuttur. Duvar saatini bile Atatürk resmi ve Türk Bayrağı’yla süslemişsin.
Bu kadar çok Atatürk resmini kahveye asmanın bir anlamı olmalıdır. Atatürk’ü
çok mu seviyorsun? Bu Atatürk sevgisi nereden geliyor?
Kahve Sahibi:
-
Türkiye’de bütün işyerlerine Atatürk resminin asılması mecburidir.12
Eylül’de Kenan Paşa’nın resmi ile birlikte asıyorduk. Şimdi artık kimse
Kenan Paşa’yı sevmiyor. Bu sebeple onun resimlerini kaldırdım. 12 Eylül
Darbesi olduktan sonra dev… gibi örgütlere haraç vermekten kurtuldum.
Atatürk çok büyük adamdır. CHP’yi Atatürk kurmuştur. Atatürk bizi
düşmanlardan kurtarmıştır.
Mustafa Hoca:
-
Tamam da, neden bir tane değil , bu kadar çok resim astın? Birden
fazla zorunlu olmadığına göre, senin bu söylediklerin bana inandırıcı
gelmiyor. Bu işin içinde bir iş var gibi geliyor bana. 12 Eylül Darbesinden
önce bulunduğun bölgedeki sol örgütlerden satın aldığın birkaç tane dergiyi
haraç mı sayıyorsun? Esas beni düşündüren de budur.
Kahve Sahibi:
-
Müşterilerin yanında bu tür konuları konuşmak doğru olmaz. Gel şu
yakındaki hemşerimizin meyhanesine gidelim, orada daha rahat konuşuruz.
Masrafları da ben karşılarım.
Düşündüm ki, kahve sahibi çok haklıdır. Çünkü kahvedeki
müşterilerini benim sözlerimden dolayı kaybedebilirdi. Hem ekmek parasını
kazanması gerekiyordu. Bu durumda, kahve sahibinin önerisini kabul ettim. Ve
ikimiz birlikte meyhaneye gittik. Duman altı olmuş meyhanenin içine kısa bir
göz atınca, kahvehanedeki Atatürk resimlerinin orada da aynen sergilendiğini
gördüm. Kahvehane sahibi bira, ben ise rakı içiyordum. Meyhanede kaldığımız
yerden tartışmamıza devam ediyoruz..
Kahve Sahibi:
-
Yahu, Hocam! Sen niye beni bu kadar zorluyorsun. Kahvede müşterilerin
yanında sakın böyle şeyleri konuşmayasın. Benim müşterilerimin çoğu CHP’li
kişilerdir. Ben CEHEPEYİ-MEHEPEYİ bilmem. Baykal’a da oyumu vermedim. Önceki
seçimde Cem Uzan’a vermiştim. Bu seçimde de boş kullandım. Ben ekmeğim için
çalışıyorum. Duvardaki Atatürk resimlerini de, onların çok hoşuna gidiyor
diye astım. Şimdi beni anladın mı?
Bu sırada meyhane sahibi de bizim masaya oturmaya
başladı. Kahve sahibine sorduğum soruları aynen ona da sordum. Meyhane
sahibinden de benzer yanıtları aldım. Hatta meyhane sahibi biraz daha ileri
giderek, AB’nin Türkiye’yi bölmek istediğini, Kürtlerin de bunlara alet
olduğunu vs. gibi sözler sarf etti. Başımı iki elimin arasına alarak derin
düşünmeye daldım. Bir ara başımı kaldırarak Kahvehane ve meyhane sahibine
biraz da alkolün tesiri ile şu sözleri mırıldayarak söylediğimi
hatırlıyorum.
Mustafa Hoca:
-
Benim anladığım kadarıyla siz ATATÜRK YAĞCILARI sınız. Bu
ülkede sizin gibi ATATÜRK YAĞCILARI olduğu sürece
cumhuriyetimizi demokratikleştirmek çok zor olacaktır. Acaba, AB ülkelerinde
de böyle şeyler oluyor mu? Onlar da ulusal değerlerinin üzerinden böyle
kişisel çıkarlar sağlıyorlar mı? Avrupa Birliği üyesi olup da bu güne kadar
bölünmüş bir ülke var mı? Bu ülkelerde yüzlerce cami yapılıyor, hiç
kaygılanıyorlar mı? Onlarca ülke bir araya gelerek, sınırları ortadan
kaldırıp, tek para birimi kullanıyorlar. Biz komünistler sınırların
kaldırılmasını hep savunmuyor muyduk? Bu soruların cevabını biraz kendiniz
araştırıp, bulmalısınız. Fakat, siz tembelliğe alışmışsınız. Kestirme yoldan
yine şekilcilik yaparak, resimler üzerinden geçimlerinizi sağlamaya devam
edeceksiniz. Belki haklı taraflarınız da vardır. Tümden reddetmiyorum.
Ancak, ATATÜRK YAĞCILARI olmaktan vazgeçiniz.
Kendimi konuşmaya o kadar kaptırmışım ki, her ikisinin
de beni çok dikkatlice dinlediklerini fark ettim. Hatta başlarıyla beni
göstermelik de olsa onaylıyorlardı. Konuşmam bitince, her ikisi birden çakır
keyif bir halde;
-
Sen de haklısın Hoca.
Yarı şaka, yarı ciddi gülerek hep birlikte oradan
ayrıldık. 12 Eylül darbesinin diktatörü de dahil olmak üzere hiç kimseyi
rencide etmemiştik. Bu tür tartışma kültürüne artık alışmıştım. Doğrusu da
budur.
11.09.2007
elverenmustafa@hotmail.com
info@gomanweb.com
www.gomanweb.com
|