Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu

 

 

Sivas Şehitleri

 

 

1 Ocak 2007 Tarihinden İtibaren HİT

AHMET KAYA, 10 KASIM VE “VATANSEVERLER”

Mustafa Elveren (*)

Emekçi Kürt  babadan ve ev kadını Türk anneden 28 Ekim 1957 günü doğan Ahmet Kaya, tipik bir Türkiye mozaiğini oluşturuyordu. Bir sonbahar günü doğan Ahmet Kaya, ne acıdır ki, yine bir sonbahar gününde (16 Kasım 2007) de kaybettik. Aslında, ırkçı-gerici-militarist sistemin beslemeleri tarafından katledildiğini söylemek, daha doğru olur.

Devlet beslemesi olan bu güruh, son olarak Ermeni Yazar Sevgili Hrant Dink’i katlettiler. Onlar bizleri katlettikçe, biz demokrasi ve özgürlük mücadelesinde daha çok güçleniyoruz. Onlardan korkmuyoruz, korkmayacağız. Zaten “korkunun ecele faydası yoktur”. İşte Ahmet Kaya bu bedeli ödedi. O, artık  CHE gibi dünya halkları için bir kahramandır. Ancak, Kürt halkı için  Ahmet Kaya’nın değeri ve önemi daha farklı olmalıdır. Çünkü, Kürt dili ve edebiyatı üzerindeki tabuları kırmak için, devrimci ahlakı ve  özgürlük anlayışı gereğince tercihini bu yönde yaptığını, herkes tarafından bilinmektedir. Bu durum inkar edilemez bir gerçekliktir.

1971 darbesi yapıldığı zaman Ahmet 15, ben ise 20 yaşındaydım. O günkü Devlet yönetimini üstlenen iktidar yetkilileri ise,  “Komünistler rejimi ele geçiriyorlar” bahanesiyle, kurdukları “Sıkıyönetim Mahkemeleri”nde Deniz,Yusuf, Hüseyin gibi devrimci gençlerimizi göstermelik yargılıyor ve dar ağacına yolluyorlardı. İBO, MAHİR, CEVAHİR gibi devrimci önderleri de yargısız olarak infaz ediyorlardı. Zindanlar tıklım tıklım devrimcilerle doldurulmuştu. Ahmet Kaya tüm bu acıları bizzat görerek ve yaşayarak sazıyla, sözüyle dile getirdi. 1980 Darbesi’nde de, bu acıların daha katmerlisini yaşadı. Bu dönemi de yine sazıyla-sözüyle ifade etmeye çalıştı. Belki de herkesten daha fazla bedel ödemesi gerekiyordu. Daha sonraki yıllarda ise, hala gündemde birinci sırada yerini koruyan Kürt Sorununa parmak bastı. Kürtçe bir klip yapmak, hele hele bunu bir televizyon kanalında yayınlamak adeta ateşten gömlek giymek gibiydi. İşte Ahmet Kaya bu gömleği giydi ve o klibi de yaptı. O’nun o gün söylediklerini,  bu gün Devlet’in başta siyasi iktidar kanadı olmak üzere, bir çok kurumları tarafından sıkça dile getirilmektedir. Esasen, Ahmet Kaya bu bedeli  Türkiye için ödedi. O nedenle, Ahmet Kaya’yı unutmayalım, unutturmayalım.

Yarın 10 Kasım. Atatürk’ün  ölüm yıldönümüdür. “Magazin aleminde genç kadınlarla aşk yaşamak için her türlü pisliğe bulaşanlar, askerlikten kaçmak için her türlü sahtekarlığı yapanlar, vücutlarına sardıkları Türk Bayrağı ile Ahmet Kaya’ya karşı bıçaklı-çatallı saldırıda okudukları Onuncu Yıl Marşı’nı yarın da Atatürk’ün huzurunda okuyacaklardır.  “Atam  sen kalk, ben yatam” yalanını tekrarlayacaklardır. Böylece yaptıkları hırsızlıklarını, yolsuzluklarını ve pisliklerini Atatürk’ün arkasına sığınarak  gizlemeye çalışacaklardır. Bunlar bukalemun gibidirler.  Çıkarlarına göre renk değiştirirler. Kimi zaman “vatansever” dinci, yerine göre “vatansever” solcu, çoğu zaman da “vatansever” milliyetçi olurlar.

Önceki gece bir televizyon kanalında şuh tipli bir spiker emekli generali karşısına almış  PKK’nin serbest bıraktığı sekiz askerle ilgili canlı proğram yapıyordu. Göz torbaları şişmiş olan generalin, el-kol-yüz  hareketlerinden sarhoş olduğu anlaşılıyordu. Adam neredeyse önüne gelen herkesi vatan haini olarak ilan ediyordu.  Serbest bırakılan 8 askeri de vatan haini olduklarını ima etti. 15 gün önce getirilen 13 askerin cenazesini az görmüş olacak ki, “Biz bunlara elbise giydirdik, mermi verdik, neden ölmediler” gibi laflar etti. Anadolu’nun 13 yoksul çocuğunun ölümü, bir o kadar da PKK’li gencin öldürülmesi ve esir düşen 8 askerin ailelerinin durumu bu “vatanseverler” in hiç umrunda bile değildir.

Her ölüm erken ölümdür. Her ölüm acıdır  Fakat, sürgündeki ölüm daha çok erkendir ve daha çok acıdır. Sürgünde ölüm  bir başka acıdır. Nazım Hikmet, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya… sürgünde böyle erken ve acı ölümü yaşadılar. Ahmet Kaya Türkiye mozaiğidir, yani Türkiye’dir. Ahmet Kaya gibi değerlere Türkiye’nin bu gün daha çok ihtiyacı vardır.  

Sevgili Ahmet, sen dostu çok özledin, biz de seni çok özledik. Rahat uyu. Hoşça kal “iki gözüm” Seni unutmayacağız, unutturmayacağız.

09.11.2007

(*)- Emekli Öğretmen

E-POSTA İLE GELEN YORUMLAR

ahmet kaya yazısı üzerine: öncelikle isminizin yanına "eğitimci" sıfatını  kullanmanızdan dolayı sizi kınıyorum.vekil adayları da sıklıkla yapar bunu.
niçin mi? yazınızı "eğitimci" sıfatınıza göre değil de  fikirlerinize göre değerlendirmem gerektiğine inandığım  içindir.ama sizin gibiler okuru ya da muhatabını kendini ifade etmeden hemen önce sıfatıyla manipüle etmeye çalışır.
samimi söylüyorum ben de öğretmenim ancak bu sıfatı sizler gibi sakız niyetine ağzıma almam.niye mi?sen bu işi meslek olarak icra ettin mi?evet ettin.devletten maaşını aldın mı?aldın.vay efendim "biz çocukların sümüğünü siliyorduk" diyenleriniz vardır.git bak hastanelere mesleği icabı laborantlar gaita(b.k) ile meşgul oluyorlar.kısaca sen bundan geçimini sağladın mı sağladın.bırak ta mesleğin çalıştığın yerde kalsın.toplum senin öğrencilerin değil.ifade edebildiklerini alırsa okurların alır almazsa da o onların bileceği iştir.
Hocam desem kızarsın değil mi?gerici oluruz nazarınızda.lütfen aşın bu yanlışlığı.
ahmet kaya'yı 86'da tanıdım ve hala dinlerim.kürt olduğu için değil.protest müziği arabeskin zirvede olduğu yıllarda  kaliteli müziği sevenlere dinlettiği için.başkaldırıyı ve özgürlüğü savunduğu için.ahmet kaya 95-96'da başörtüsüne de özgürlük demişti bilmem hatırlayabildin mi?bunu neden yazmazsın "eğitimci" hocam?
Cengiz Tosun - cengiztosun80@hotmail.com

                    ------------------------------------------------------------------------

NOT: Daha önce yayınlanan yorum, görülen lüzum üzerine yayından kaldırılmıştır. Bu durumdan dolayı tüm okuyuculardan özür dilerim. (Gomanweb Yayın Yöneticisi)

---------------------------------------------------------------------------------------------

 

 

 

  Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu