Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu

 

 

Sivas Şehitleri

 

 

1 Ocak 2007 Tarihinden İtibaren HİT

10. YILINDA SİVAS KATLİAMI DEĞERLENDİRMESİ

Mustafa Elveren – Em. Öğrt

(2 Temmuz 2003 günü saat 14.00 da Antalya FM Radyosunda yapılan canlı yayın program-Konuk: MUSTAFA ELVEREN)

Sizce bu olay bir tahrik mi, yoksa tertip mi? Olayı biraz açabilir misiniz? (Sunucu sorusu)

(Tüm Antalya FM Radyosu dinleyicilerini   saygıyla, sevgiyle selamlıyorum)

Bu saldırının planlı bir hazırlık süreci sonrası başlatıldığı olaylardan sonra ortaya çıkmıştır. Irkçı-şeriatçı örgütler, Malatya, Kahramanmaraş, Elazığ, Çorum, Tokat, Kayseri gibi çevre illerdeki deneyimli militanlarını Sivas’a taşımışlar ve militanlar, Belediye’nin ve dini vakıfların yurtlarında konuk edilmişlerdir. Bu hazırlıklara ek olarak Sivas halkının dini duygularını tahrik amacıyla bildiri dağıtılmış ve camilerde dar kadrolu toplantılar yapılmıştır. Saldırı ve katliamdan iki gün önce bildiriler dağıtmışlardır.

Sivas’ta eli sopalı, taşlı, zincirli onbini aşkın saldırgan, insan avındaydı. Korkunç durum, Başbakana, İçişleri Bakanı’na defalarca bildirildiği halde herhangi bir yardım gelmedi ve önlem alınmadı. 35 insan yakılarak feci şekilde katledildi. Böyle bir ortamda Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel; “Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz” diyor, ilgilileri uyarıyordu. Cumhurbaşkanının “halk”tan kastettiği oteli kuşatan saldırgan kalabalıktı. Gerçi Süleyman Demirel, politik yaşama kazandırdığı, “Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz” şeklindeki veciz sözü ile tarafını çoktan açıklamıştı.

Başbakan Tansu Çiller ise, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” diyebiliyordu.Yani otel dışındaki halkımız dediği eli taşlı, sopalı,zincirli saldırganlardır.

Ülkenin iç asayişinden sorumlu bir yetkilisi, İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, otele yapılan saldırıyı, “Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir” şeklinde yorumlayarak saldırganları mazur göstermiştir

Yine dönemin iktidar ortağı SHP şimdiki devamı olan CHP de  çaresizlik ve acz içinde kalındığı söylemiş, ancak bu kadar korkunç bir olayın  ardından büyük bir pişkinlikle iktidar ortaklığına devam etmiştir.

Olayın tertipçileri faşist-gerici odaklar ile katliamda kusuru bulunan sorumlular ortaya çıkarılmadı. Olay bir tahrik değil, tamamen bir tertip olduğu anlaşılmaktadır.

Peki neden Sivas ve Pir Sultan Abdal şenlikleri?(Sunucu sorusu)

Çünkü 16. yüzyılda Pir Sultan Abdal, egemen güçlerin sömürü düzenine karşı emekten yana tavrını koydu.

Sivas ne bir ilk idi ne de son olacak. Tarihimiz bunun örnekleri ile doludur. Eğer Alevi toplumu olarak takvimimizde ikinci bir Sivas olayı yaşamak istemiyorsak, o zaman;

Gün, geçmişte Pir Sultan Abdal’ın ve de emekten yana olan tüm değerli şahsiyetlerin yapmış olduğu gibi, emekten yana tavır koymak günüdür.

Gün, “Gelin canlar bir olalım, diri olalım” şiarını hayata geçirme günüdür.

Bu bağlamda tüm canlara saygı ve sevgiler sunarım.

Bir daha Sivas katliamları ve benzeri olayların yaşanmaması için nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorsunuz? (Sunucu sorusu)

Örgütlenirsek eğer, savaşın değil barışın, ölümün değil yaşamın esas olduğu anlaşılır. Yaşam hakkı anlam bulur. Düşünce özgürlüğü özgürleşir, kimse söylediği sözden, yazdığı yazıdan, yaptığı notadan, konuştuğu dilden dolayı suçlanamaz.Cezaevlerinde tecrit ve ölüm oruçlarında ne  kimse hunharca öldürülür, ne de ölüme terk edilir. Yani tek çözüm yolu, başta alevi-bektaşi örgütlemeleri olmak üzere emekten,özgürlükten, barıştan ve demokrasiden yana olan tüm örgüt ve kuruluşların birlikte mücadele vermeleri gerekir, diye düşünüyorum.

Özellikle alevi sanatçıların ve düşünürlerin yakılarak katledilmesinin nedeni sizce ne olabilir? (Sunucu sorusu)

“Bir halkın türkülerini yapanlar yasalarını yapanlardan daha güçlüdürler...”

Olay; bilim, sanat, kültür ve fikir dünyasının katledilmesidir. Sivas bilimin katledilmesidir

. 2 Temmuz kara bir gün olarak kalacaktır...

Düşünün ki bir ülkenin aydınları ellerinde sazları, dillerinde türküleri ve kalemlerinden başka bir silahları olmayanlar barbarca katlediliyor. Sistemin tüm yetkili kurumları ve o günün iktidar sahipleri adeta alkış çalar gibi saatlerce hiçbir önlem almadan seyirci kalıp katliama ortak olmuşlardır.

Tarihten bu güne katliamlarla, sürgünlerle, yasaklarla yok edilemeyen Alevilik, sistemin adeta korkulu bir rüyası olmuştur. Özellikle 12 Eylül cuntasıyla başlayan gericileştirme politikası kurumlaştırılarak devlet politikası haline gelmiştir. Bu politikaların boşa çıkarılması için  Cumhuriyetimizin demokratikleşmesi gerekir. Bu da birlikte mücadele ederek gerçekleşebilir, diye düşünüyorum.

Artık bu düşmanlıklar olmasın istiyoruz. Alevisi-sünnüsüyle, kürdü-türküyle düşmanca değil, kardeşçe birlikte yaşasın istiyoruz. Bu konuda görüşlerinizi almak istiyorum.(Telefonla katılan emekli öğretmen olduğunu söyleyen bir dinleyicinin sorusu)

Tabiki birlikte yaşamak istiyoruz. Zaten birlikte yaşamaktan başka da çaremiz yoktur. Ancak, tüm halkların eşit temelde ve Anayasal güvence altına alınmış, temel hak ve özgürlüklerini yani dil,inanç,düşünce ve ifade özgürlüğü gibi kültürel hakların kullanılması ,  kısaca Demokratik bir cumhuriyetin oluşturulması ile mümkündür. Ne yazıkki ülkemizde bu henüz gerçekleşemedi. Hep bölünme,yıkılma korkusu halka yaşatıldı. Yani Kürtleri ve alevileri bölücü,  dincileri şeriatçı, sosyalist ve koministleri yıkıcı, ülkenin aydın ve sanatçılarına da hep kuşkuyla bakan bir zihniyet iktidara hakim olmuştur. Ben kendi kendime bazen düşünüyorum ve sorgoluyorum. Ya bu ülkede Kürtleri at, şeriatçıları at, Alevileri at, solcu ve koministleri at,Türkler de irkçıdır diye atarsan geriye vatandaş kalmıyor.  Artık bu çağdışı karanlık zihniyetten kurtulmamız gerekir. Artık bu ülkede alevi-sünnü inandığı gibi yaşamalı, kürt-türk kültürleriyle  özgürce yaşamalıdırlar. Yani türk’ün nasıl bir dili varsa kürdün de bir dili vardır. Bunlar kuş dili konuşmuyorlar ki. Bir dilin yaşaması da onu geliştirmekle olur. Bu da TV.DİR,Radyodur, gazetedir yani kısacası kendini görsel ve yazılı olarak geliştirip ifade etmesi demektir. Alevilerin inancı gereği cemevi, kendilerine özgü ibadetlerini yapmaları gerekir. Çağdaş demokratik ülkelerde bu tür yasaklar olamaz. Bu konuda yani Avrupa Birliği yönüne doğru zorlamayla da olsa adımların atıldığını hep birlikte izliyoruz. Temennim odur ki, başarırız. Başarmalıyız da.

Son değerlendirmenizi alabilir miyim? (Sunucu sorusu)

Biraz öncede ifade etmeye çalıştığım gibi; gün, birlikte mücadele günüdür. Gün tüm demokratik sivil toplum örgütlerinin bir araya gelmesi günüdür.

Soruna salt alevi-sünni açıdan bakmak  doğru olmaz. Emekten,barıştan,özgürlüklerden yana olan her kesin bu demokrasi mücadelesine katılması gerekir.

 Bu duygu ve düşüncelerle tüm Antalya FM dinleyicilerini ve katılımcı arkadaşlarımı bir kez daha selamlıyorum. Bu programı hazırlayan radyo emekçilerine de teşekkürlerimi sunarım. Sağolun, varolun.2 Temmuz 2003 Mustafa Elveren

 

Mustafa Elveren'in Tüm Yazılarını okumak için tıklayınnız >>

  Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu