ÖĞRETMENEVLERİ VE TAKKİYECİLİK
Mustafa Elveren – Em. Öğrt
13 Mayıs 2004 günkü görsel ve yazılı medyayı izlerken,
ilgimi çeken bir haberin genel olarak özeti şöyle idi; “Gaziantep Öğretmenevi’ne
giyiminden dolayı, öğretmen çocuğu olan bir bayan yetkililerce içeri alınmadı….72
yaşındaki dokuz çocuk babası emekli sınıf öğretmeni Dursun Keskin'in kızı Hülya,
geçen pazar öğretmenevine gitti. Ailesi Artvin'de oturan, kendisi ise
Gaziantep'te gıda maddeleri satan bir şirkette müşteri temsilcisi olarak çalışan
Keskin, kapıdaki görevliler tarafından 'kıyafeti uygun olmadığı' gerekçesiyle
içeri sokulmadı. Keskin, görüştüğü Öğretmenevi Müdürü Zekeriya Elifoğlu ve Müdür
Yardımcısı Tuncay Kartal'ın da, Göbeğiniz ve omzunuz açık. Bu kıyafetle
giremezsiniz. Kapalı bir kıyafetle girebilirsiniz”. HABERTÜRK TV kanalını
akşam izlerken de Öğretmenevi müdürü telefonla programda şunları söylüyordu,
“İlk gelişi kıyafetinden dolayı alınmamıştır, ancak daha sonra yaptığımız
inceleme sonucu giriş kartı usulsuz olduğu için içeri alınmamıştır.” Haber
spikeri , ilk kıyafeti nesıldı ki içeri almadınız, elinizde tutanak var, o
tutanakta ne yazıyor? Diye üstelenince, müdür ağzındaki baklayı çıkarıyor.
“Efendim, elbiseleri ayak bileklerinden boynuna kadar çok ince bir giysi vardı,
tüm vucudu açık bir şekilde görülüyordu. Yönetmeliğimiz gereğince içeri
alamazdık.”. diye kendini savunmaya çalışıyordu. Aynı Müdür Kanal 7
Televizyonunda ise “Biz kimsenin elbiseleriyle uğraşmıyoruz, kimsenin başı
kapalı veya açık olmasına karışmıyoruz, bu bayanın kıyafetiyle ilgili içeri
alınmadığı doğru değil, giriş kartının usulsuz olmasından dolayı alınmadı”
diyerek mesnetsiz bir şekilde kendini savunuyordu.
Bu Sayın
Müdür de biliyor ki, Türkiye’nin bir çok yerinde hele hele turizme açık olan
yerleşim alanlarında kıyafetin söz konusu olamayacağını uygulamalar
göstermektedir. Örneğin, Antalya, Muğla, Marmaris ve birçok öğretmenevlerinde
sadece şortla girilip çıktığı bir gerçektir. Adı üzerinde, öğretmenevi,
öğretmenin evi gibi olması gerekir. Yani bir insan evinde nasıl yaşayacaksa o
öğretmenevlerinde de öyle yaşamaları gerekir. Ne yazık ki, gericilik kendini
kamufle ederek, yani takkiyecilik bürokrasiye de işlenmektedir.
Gaziantep
öğretmenevi olayı öyle sıradan geçiştirilecek bir haber ve olay değildir. Adamda
ki takkiyeci zihniyete bakın, “Biz kimsenin kıyafetiyle, kimsenin başının açık
veya kapalı olmasına bakmayız, kimsenin kıyafetiyle uğraşmayız” gibi görünen çok
demokratik sözleri, aslında sadece takkiye yapmak için söylediği açıktır. Çünkü,
HABERTÜRK TV kanalında söyledikleri ile kanal 7 Tv.de söyledikleri bir
birleriyle çelişiyor. Adam daha da ileri giderek olayın bir medya komplosu
olduğunu söylüyor. Evet medyanın birçok komplo yaptığı doğrudur. Ancak bu
olayda komplo olması mümkün değil. Her şey açık açık görülüyor. Evet ben de
hiçbir kimsenin şalvarıyla, fermuarıyla, başıyla uğraşmak, hiç kimsenin dini
inancıyla veya inançsızlığıyla uğraşmak demokratik bir duruş olmadığına
inanıyorum. Fakat bu olay Sayın Müdür’ün anlattığı gibi değil, yani işin esası
giriş kartıyla ilgisi yoktur, sadece giyimi ile ilgili olduğu kesinlik
kazanmaktadır. Eğer iyi bir araştırma yapılırsa, öğretmen evlerinin üye
yakınlarının çoğu çalışan kişiler olduğu anlaşılacaktır. Kaldı ki birçok
öğretmen evlerine hiç kartı olmayan insnlar girip çıkmaktadırlar. Hatta birçok
kişi öğrenci tanıdıklarını yakınıymış gibi öğretmenevlerinde sürekli
indirimli fiyatlarla misafir etmektedirler.
Radikal
Gazetesinin internet sitesindeki Zilan kod adlı bir okuyucusunun dediği gibi
“Bir tarafta gündeme oturan imam hatipler bir taraftan bu haber size birşeyler
düşündürtmiyor mu.? Türkiyede yaşananlar ne nereye götürülmek isteniyor. Bu
halk. İnsanların kafalarında yer edinmeye başlayan uçurumlar ve bunun sonunda
gelecek olan bakış açıları ve yaşanacak olan kaos AKP bunların yaşanması için
bayağı başarılı demokrası diye konuşurken getirlimek istenen gercekten Demokrasi
mi? yoksa başka bir şeymi? bunu size bırakıyorum.” Bu görüşe katılmamak mümkün
mü?
İster
kara cüppeliler, ister yeşil cüppeliler, ister yobaz dinciler, ister yobaz
Kemalistler, adına ne derseniz deyin, bunlar yıllardır halkımızı dinli-dinsiz,
laik-şeriat, inanan-inanmayan, milliyetçi-bölücü, vatansever-vatanhaini, alevi-sünnü
vs. gibi yapay korkularla avutup, kendi düzenlerini devam ettiriyorlar. Artık
uyanmanın zamanı geldi ve geçiyor bile. Tek çare demokrasi yani gerçek
demokratik sisteme geçişle kurtuluş olur. - MUSTAFA
ELVEREN - EMEKLİ ÖĞRETMEN