Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu

 

 

Sivas Şehitleri

 

 

1 Ocak 2007 Tarihinden İtibaren HİT

ÖĞRETMENEVLERİ VE TAKKİYECİLİK

Mustafa Elveren – Em. Öğrt

13 Mayıs 2004 günkü görsel ve yazılı medyayı  izlerken, ilgimi çeken bir haberin genel olarak özeti şöyle idi; “Gaziantep Öğretmenevi’ne giyiminden dolayı, öğretmen çocuğu olan bir bayan yetkililerce içeri alınmadı….72 yaşındaki dokuz çocuk babası emekli sınıf öğretmeni Dursun Keskin'in kızı Hülya, geçen pazar öğretmenevine gitti. Ailesi Artvin'de oturan, kendisi ise Gaziantep'te gıda maddeleri satan bir şirkette müşteri temsilcisi olarak çalışan Keskin, kapıdaki görevliler tarafından 'kıyafeti uygun olmadığı' gerekçesiyle içeri sokulmadı. Keskin, görüştüğü Öğretmenevi Müdürü Zekeriya Elifoğlu ve Müdür Yardımcısı Tuncay Kartal'ın da, Göbeğiniz ve omzunuz açık. Bu kıyafetle giremezsiniz. Kapalı bir kıyafetle  girebilirsiniz”.  HABERTÜRK TV kanalını akşam izlerken de  Öğretmenevi müdürü telefonla programda şunları söylüyordu, “İlk gelişi kıyafetinden dolayı alınmamıştır, ancak daha sonra yaptığımız inceleme sonucu giriş kartı usulsuz olduğu için içeri alınmamıştır.” Haber spikeri , ilk kıyafeti nesıldı ki  içeri almadınız, elinizde tutanak var, o tutanakta ne yazıyor? Diye üstelenince, müdür ağzındaki baklayı çıkarıyor. “Efendim, elbiseleri ayak bileklerinden boynuna kadar çok ince bir giysi vardı, tüm vucudu açık bir şekilde görülüyordu. Yönetmeliğimiz gereğince içeri alamazdık.”. diye kendini savunmaya çalışıyordu.  Aynı Müdür Kanal 7 Televizyonunda ise “Biz kimsenin elbiseleriyle uğraşmıyoruz, kimsenin başı kapalı veya açık olmasına karışmıyoruz, bu bayanın kıyafetiyle ilgili içeri alınmadığı doğru değil,  giriş kartının usulsuz olmasından dolayı alınmadı” diyerek mesnetsiz bir şekilde kendini savunuyordu.

Bu Sayın Müdür  de biliyor ki, Türkiye’nin bir çok yerinde hele hele turizme açık olan yerleşim alanlarında kıyafetin söz konusu olamayacağını  uygulamalar göstermektedir. Örneğin, Antalya, Muğla, Marmaris ve birçok öğretmenevlerinde sadece şortla girilip çıktığı bir gerçektir. Adı üzerinde, öğretmenevi, öğretmenin evi gibi olması gerekir. Yani bir insan evinde nasıl yaşayacaksa o öğretmenevlerinde de öyle yaşamaları gerekir. Ne yazık ki, gericilik kendini kamufle ederek, yani takkiyecilik bürokrasiye de işlenmektedir.

Gaziantep öğretmenevi olayı öyle sıradan geçiştirilecek bir haber ve olay değildir. Adamda ki takkiyeci zihniyete bakın, “Biz kimsenin kıyafetiyle, kimsenin başının açık veya kapalı olmasına bakmayız, kimsenin kıyafetiyle uğraşmayız” gibi görünen çok demokratik sözleri, aslında sadece takkiye yapmak için söylediği açıktır. Çünkü, HABERTÜRK TV kanalında söyledikleri ile kanal 7 Tv.de söyledikleri bir birleriyle çelişiyor. Adam daha da ileri giderek olayın bir medya komplosu olduğunu söylüyor. Evet medyanın  birçok  komplo yaptığı doğrudur. Ancak bu olayda komplo olması mümkün değil. Her şey açık açık görülüyor.  Evet ben de hiçbir kimsenin şalvarıyla, fermuarıyla, başıyla uğraşmak, hiç kimsenin dini inancıyla veya inançsızlığıyla  uğraşmak demokratik bir duruş olmadığına inanıyorum. Fakat bu olay Sayın Müdür’ün anlattığı gibi değil, yani işin esası giriş kartıyla ilgisi yoktur, sadece giyimi  ile ilgili olduğu kesinlik kazanmaktadır. Eğer  iyi bir araştırma yapılırsa, öğretmen evlerinin üye yakınlarının çoğu çalışan kişiler olduğu anlaşılacaktır. Kaldı ki birçok öğretmen evlerine hiç kartı olmayan insnlar girip çıkmaktadırlar. Hatta birçok kişi  öğrenci  tanıdıklarını yakınıymış gibi  öğretmenevlerinde sürekli indirimli fiyatlarla misafir etmektedirler.

Radikal Gazetesinin internet sitesindeki Zilan kod adlı bir okuyucusunun dediği gibi “Bir tarafta gündeme oturan imam hatipler bir taraftan bu haber size birşeyler düşündürtmiyor mu.? Türkiyede yaşananlar ne nereye götürülmek isteniyor. Bu halk. İnsanların kafalarında yer edinmeye başlayan uçurumlar ve bunun sonunda gelecek olan bakış açıları ve yaşanacak olan kaos AKP bunların yaşanması için bayağı başarılı demokrası diye konuşurken getirlimek istenen gercekten Demokrasi mi? yoksa başka bir şeymi? bunu size bırakıyorum.” Bu görüşe katılmamak mümkün mü?

İster kara cüppeliler, ister yeşil cüppeliler, ister yobaz dinciler, ister yobaz Kemalistler, adına ne derseniz deyin, bunlar  yıllardır halkımızı dinli-dinsiz, laik-şeriat, inanan-inanmayan, milliyetçi-bölücü, vatansever-vatanhaini, alevi-sünnü vs. gibi yapay korkularla avutup, kendi düzenlerini devam ettiriyorlar.  Artık uyanmanın zamanı geldi ve geçiyor bile. Tek çare demokrasi yani gerçek demokratik sisteme geçişle kurtuluş olur.  -  MUSTAFA ELVEREN - EMEKLİ ÖĞRETMEN

Mustafa Elveren'in Tüm Yazılarını okumak için tıklayınnız >>

  Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu