Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu

 

 

Sivas Şehitleri

 

 

1 Ocak 2007 Tarihinden İtibaren HİT

EZİLEN ULUSLAR MİLLİYETÇİ OLAMAZLAR

Mustafa Elveren – Em. Öğrt

Kürtler bir ulustur. Ulusun evrensel tanımı da bellidir. Daha düne kadar adı yasak olan bu ulus; dilini yaşatabilmek, tarihini canlı tutabilmek, kısacası kültürünü yaşayabilmek için çok uğraş verdi. Tüm bu uğraşlarına karşılık hep katliam ve baskı yapıldı. Bu katliam ve baskılara karşı direnmek, kendini var etmek için silahtan başka bir yol bırakılmadı. Bu yöntemin son halkasını PKK üstlenmiş durumdadır. PKK bu olayın sebebi değil, sonucu olarak ortaya çıkmıştır. PKK’yi ister beğenelim, ister beğenmeyelim,  PKK Kürt meselesi sonucu olarak ortaya çıkmış  bir realitesidir. Tarihte çokça örnekleri görüldüğü üzere, bu halk “ben de varım, ben de siyasal ve kültürel haklarımı kullanmak istiyorum” demek ve sesini duyurabilmek için hep dağlara çıkmak  zorunda kalmışlardır.

Şöyle yakın tarihimize bir bakalım: S.Demirel Cumhrbaşkanı, T.Çiller Başbakan, D.Güreş Genel Kurmay Başkanı, M.Ağar Emniyet Genel Müdürü, Yeşil, M.Eymur ve K.Eken MİT Yetkilisi,Bu gün emekli olmuş dönemin bölge komutanları ile OHAL Bölge valilerini de göz önüne alındığında, böyle bir konsept içinde kürt ulusunun ne yapması gerekiyordu? Yapılması gerekenini yaptı. O dönemin konseptini bu gün tekrar yürürlüğe koymaya çalışan odaklar hala çaba harcamaktadırlar. Eğer bunda başarılı olurlarsa, bir taraftan kürt  gençleri, öbür taraftan Çorumlu,Yozgatlı gariban askerler ölmeye devam edecektir. Hep kan ve göz yaşı üzerinden varlığını devam ettiren bu rejime karşı Türkiye devrimci ve sosyalıst hareketi ezilen kürt ulusu ile işbirliği yapmalıdır. Deniliyor ki, kırk bin insanımız bu savaşta hayatını kaybetmiştir. Kırk bin değil, bir milyon insan da hayatını kaybetse, yine gelinecek nokta, bu günküden farklı olmayacaktır. Daha çok insanımızı kaybetmeden, herkes elini taşın altına kendi gücü oranında koymalıdır.

O döneme ait bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Sendikal çalışmalarımızdan dolayı, 29 öğretmen arkadaşımla birlikte çeşitli illere ayrı ayrı sürgün edilmiştik. Benim hisseme Giresun ili düşmüştü. Sürgün işlemlerimizi geri alabilmek için  Meclis’te bulunan bazı millet vekillerle görüşmeler yapmak üzere bir arkadaşımla birlikte Ankara’ya gittik.O günlerde DEP binaları faili belli kişilerce bombalanıyordu. Önce Keçiören İlçe Teşkilatı,sonra Mamak, Yeni Mahalle ilçeleri izledi. Arkasından da Ankara İl Teşkilatı bombalanmıştı. Ben de bu duruma seyirci kalmamak ve parti yetkililerine geçmiş olsun dileklerimizi sunmak üzere, arkadaşımla birlikte devlet memuru olduğumuz halde Necatibey Caddesi üzerinde bulunan DEP Genel Merkezi binasına gitmeye karar verdik. Genel Başkan Hatip Dicle ve parti yetkililerinin toplantıda olduğunu, orada bulunan birkaç partilili ile epeyce sohbet ettikten sonra, Parti yayınlarından mevcut olanları aldıktan sonra akşam saatlerinden parti genel merkezinden ayrıldık. Arkadaşım Otele gitti. Ben de Tuzluçayır semtinde bulunan kardeşimin evine gitmek üzere otobüse bindim. Durakta tam otobüste inmiştim ki, büyük bir patlama sesi duydum. Bu ses ta Kızılay’dan Natoyolu durağına kadar gelmişti. İçimden eyvah” yine partinin bir binası bombalandı” diye düşündüm.Eve uğramadan hemen geri gerisine Kızılay’da Necatibey Caddesindeki DEP Genel Merkezine yaklaştığımda, insanın tüylerini ürpeten bir manzara vardı. Binanın tüm camları kırılmıştı. Polisler etrafı sarmışlardı. Genel Başkan Hatip Dicle ve milletvekilleri hepsi oradaydılar. Ağlamamak için kendimi zor tutmuştum. Çünkü ben bu binadan yaklaşık yarım saat önce ayrılmıştım. Demek ki yarım saat daha orada sohbette dalsaymışız, arkadaşımla birlikte şu anda ölmüş olabilirdik.Sayın Yaşar Kaya bu badireleri çok gördü, bu durumların canlı tanığıdır. DEP tarihini mutlaka yazmalıdır. Bir gün yazacağını umut ediyorum.

Ezilen, hor görülen, anadili yasaklanan, hatta yok olmayla karşı karşıya olan  bir ulus, kendi onurunu korumak ve kendini yaşatabilmek için var olan tüm halk katmanları ile iş birliği yaparak  birlikte mücadele vermesi, milliyetçilikle açıklanamaz. Ancak, Kürt ulusunun içinde var olan aşiretçilik ve dini çelişkiler,  “ilkel milliyetçilik” denilen bir durumu ortaya çıkarabiliyor. Bu çelişkileri aşmak için, kürt siyasetçileri ve aydınları büyük çaba harcamalıdırlar. Böyle bir çabanın var olduğu, hayli ilerleme de kaydettiği gözlenmektedir.

Kendi haklarını savunan mazlum bir halkı milliyetçilikle suçlamak çok buyük bir haksızlıktır. Ne yazık ki bazı kürt yapılarda ve bazı sol yapılarda bu suçlamayı yapmaya hala devam edenler vardır. Bu gün kürtlerin birlikteliği her geçen günden daha acil bir durum arz etmektedir.

MUSTAFA  ELVEREN

Mustafa Elveren'in Tüm Yazılarını okumak için tıklayınnız >>

  Müzik-Video

Konuk Defteri

İletişim Formu